Connect with us

Cinselliğin tarihi – Seksin tarihi, İlk çağlardan bu güne cinsellik – 1

Şu anda mevcut büyük dinlerde ve toplumlarda nasıl “tabu” olarak görülüyorsa Antik Çağlardaki dinlerde ve toplumlarda da o kadar kutsallaştırılan ve hatta zaman zaman insanı tanrıya yaklaştıran bir ibadet olarak görülen bir aktiviteydi. Bu entry’de zaman makinemize atlayıp antik çağlara bir yolculuk yapıyoruz ve seks kavramının günümüze kadar nasıl şekillenip tabu halini aldığını tarihsel ve tarafsız bir gözle inceliyoruz.

Published

on

Henüz İsrail haricinde tek tanrılı organize dinler ortaya çıkmamıştı ve İsrail’de de kendilerine Museviler diyen küçük bir topluluk belki de dünya tarihinde ilk kez tek tanrılı organize bir dine inanmaktaydı. Bu din henüz çeşitli versiyonlarıyla ve güncelleme paketleriyle beraber dünyaya yayılmış değildi.

Şimdi Antik Yunanistan’dayız.

İki adet kendilerini tanrı yoluna adamış, mübarek mi mübarek olan, alınları secdeli olmasa da çükleri nurlu insan ıkına sıkıla çalıştıkları mesleklerinde kazandıkları helal parayı harcamak için yaşadıkları şehrin en büyük ve görkemli tapınağına doğru ayaklarındaki tahta terlikleri toprak zemine vura vura fiti fiti yürümekteydi. Tapınakta görevli her biri azize seviyesindeki fahişeler de gelen vatandaşlarla para karşılığı çeşitli cinsel hazlar tattırarak ibadetlerini yerine getirmeleri sağlıyorlardı ve tanrı ile kul arasında bir köprü görevi görüyordu. Evet yanlış okumadınız. o dönemlerde tapınaklarda para karşılığı fahişelerle seks yapmak insani tanrıya yaklaştıran bir aktivite olarak görülüyordu.

Aslında o dönemde özellikle bazı toplumlarda seksin her türlüsü ibadet sayılabiliyordu. Çünkü sadece insanların değil hayvanların da çoğalmak ve yavrulamak için kullandığı bu aktivite Tanrı katında çok makbul olmalıydı ki insanlara bu kadar zevk ve keyif vermekteydi. O dönemki yaygın inanca göre Tanrı insanların sevişmesini istemeseydi bunu çok zevkli yapmazdı. Seks bugün olduğu kadar o gün de çok gizemli ve merak edilen bir şeydi. O zamanki insanlara göre, mesela bazı hayvan türlerinin cinsi münasebete girmeden önce birbirlerine kur yapmaları aslında çeşitli Tanrı’ları yüceltmelerinin bir parçasıydı ve hayvanlar da bu şekilde ibadet ediyordu.

Peki bu inanış ilk olarak nasıl ortaya çıkmıştı?

Antik dönemlerde teknoloji pek gelişmediği için gerek savaşlarda, gerek tarımcılıkta, gerek insanın elini attığı diğer girişimlerde en fazla askere, işçiye, elemana sahip olan taraf kimse, her zaman o kazanırdı. Bugünkü gibi bir füzeyle bin düşman askerini telef ederek ahirete intikal ettirmeniz ve Tanrısıyla buluşmasını ve yaptıklarının bir bir hesabını vermesini sağlamanız pek mümkün olmadığı için sahip olunan asker sayısıyla cephede alınan başarılar arasında pozitif bir korelasyon mevcuttu. Her ne kadar o dönemlerde de kamera görünce sırıtarak “bin Romalı 10 bin Persliyi yok eder” diyen bazı insanlar mevcut olsa da bunu cephede görmek pek mümkün olmuyordu.

Bu durumda milletler hem asker hem de üretimde görev alan işçi sınıfının sayısını mümkün olduğunca yüksek tutmak istiyordu. Age of Empires deyişiyle, insanlar o dönemde sürekli köylü ve asker basıyordu. Bu durumda da üreme oldukça önemli bir aktiviteydi. Bir millet ne kadar hızlı ürerse o kadar hızlı güçlenebilirdi. Üremenin yolu da seksi kutsallaştırmaktan geçiyordu. O dönemlerde henüz tek Tanrılı organize ve kuralcı dinler ortaya çıkmadığı için bu konuda ortada bir tabu da yoktu. Yani bugün kulağa neredeyse korkutucu gelen “Tanrıyla yakınlaşmak için sevişme” fikri o dönemde toplumlara gayet normal geliyordu ve bu görüş günlük hayatın bir parçası haline gelmişti.

O dönemlerde kadın vücudu Tanrı’nın en önemli sanat eserlerinden ve ödüllerinden biri olarak kabul ediliyordu ve çocuk doğurarak insanlığın neslinin devam etmesini sağlayan kadın rahmi Tanrı’ya açılmış kutsal bir kapı olarak görülüyordu.

Yani kadın vücuduna hem manen hem de madden çeşitli anlamlar yüklenip tapılmaktaydı. Bazı Romalılar buna tepki olarak “dünya kadar malın olacağına fındık kadar…” şeklinde bazı sözler kullansa da halkın çoğunluğu bu tepkinin yersiz olduğunu düşünüyordu ve bu tür cümleler söyleyenlerin ağızlarına iz bırakacak şekilde terlikle veya yakınlarda mevcutsa bir adet kürekle vuruluyordu. O dönemde çoğu milletin kullandığı 28 günlük takvimler zannedilenin aksine sadece ayın 28 günlük hareketine ithafen değil aynı zamanda kadınların 28 günlük adet takvimlerine ithafen de hazırlanmıştı. 28 günde bir ay nasıl yenileniyorsa kadın vücudu da aynı şekilde 28 günde bir yenileniyordu ve bu dönem insanının hayranlıkla izlediği ve tesadüf olamayacak kadar önemli bir olaydı.

Taa ilk insandan beri çocuk yapmak için bir kadınla bir erkeğin birleşmesi gerektiği içgüdüsel olarak da olsa biliniyordu ve sevişme sırasında duyulan o gizemli ve esrarengiz hazzın dünya-dışı veya dünya-ötesi olduğu düşünülüyordu.

Çünkü dünyadaki hiçbir şey o hazzın yerini tutamıyordu (dikkatinizi çekerim, o zamanlar henüz “orgazmdan daha zevkli anlar” başlığı icat edilmemişti). Cinsellik sadece haz veren bir şey değil aynı zamanda insanın doğayla bütünleşmesi ve bir olması anlamına geliyordu. Eski inanışlara göre “cinsel arzu” dünyanın yaratılışında kullanılan enerjilerden biriydi ve çoğu zaman Tanrılar bile bu arzudan muaf değildi.

Bunun bir istisnası vardı, o da sporcular ve atletlerdi. Özellikle erkek sporcular vücuttan sperm atarlarsa erkeklik ve güç kaybedeceklerine inandıkları için özellikle müsabakalardan önce haftalar sürecek bir seks orucuna başlıyorlardı. Buna karşılık Aristo’ya göre ergenliğe giren bir erkeğin hem fiziksel hem de zihinsel ve ruhsal olarak gelişimini tamamlaması için aktif bir cinsel hayata sahip olması gerekiyordu ve buna sporcular da dahildi. Bu yüzden müsabakalardan sonra veya boş zamanlarda onlar da ortama ayak uydurmalıydı.

İş bununla da kalmadı.

Milattan önce yaşayan antik insanlar hem ahiret inancına sahip olmadığı (ahiret inancı Hristiyanlıkla beraber yaygınlaştı) hem de kısa ömre sahip olduğu için (ortalama insan ömrü 30-35 sene) bu kısa ömürlerinde tadabildikleri kadar zevk tatmaya önem veriyorlardı ve hayatta tattıkları zevkleri tanrıların bir hediyesi olarak görmekteydiler. Tanrılar insanlara cinsellikten zevk almayı bahsettiyse ve kısa ömür verdiyse bu kısa ömre ne cinsel konularda ne de başka konularda sınırlar koymak ve çeşitli zevkleri (o dönemlerde inanılmayan bir) ahirete ertelemek olmazdı.

Örneğin çıplak heykelleriyle Yunanistan’ın birçok noktasında bugün bile sünnetsiz çükünü sergilemeye keyifle devam eden ve yaptıklarıyla Truva Savaşı’nın çıkmasında önemli bir rol oynayan Priam’ın oğlu Paris bir dönem yakışıklılığını ve cazibesini de kullanarak her gördüğü kadınla cima etmekteydi. Bir gün abisi onu “yakışıklılığını ve cazibeni kullanarak bu kadar kadınla birlikte olman ayıp değil mi?” diye sorgulayınca Paris “(dönemin tanrıçalarından biri olan) Afrodit bana yakışıklılık ve cazibe vermişse bunu kullanmamak ve bunun nimetlerini yememek ona (Afrodit’e) hakaret etmek gibidir” diye cevap verir. Her ne kadar Paris’le ilgili anlatılan bir çok şey efsane olsa da ona atfedilen bu söz o dönem halkın önemli bir kısmının fikriyle paralellik içermektedir.

Yukarıda dediğim gibi o dönemde yaşayan insanlarda seks dahil olmak üzere Tanrıların insanlara verdiği nimetleri tüketmek ve bunlardan zevk almak Tanrılara teşekkür etmeye eşdeğerdi.

Bu dönemde “günah” gibi bir kavram olmadığı gibi cinselliğin günah kabul edilebilmesi için herhangi bir toplumsal konsept de oluşmuş değildi. Yani az önce bahsettiğim zaman makinesine atlayıp milattan önce 500 yılına gittiğimizde dönem insanlarına “günah la günah” dersek yüzümüze boş boş bakmaktan başka bir tepki vermeyecekleri kesindir çünkü “günah” kavramı organize dinlerle beraber ortaya çıkmıştı. Hatta bugünkü dini terimlerle o dönemki seksüel ritüelleri açıklamaya kalkarsak kullanmamız gereken kelime “günah” kelimesinden çok “sevap” kelimesi olmalıdır çünkü dönem görüşüne göre seksüel ritüeller Tanrıyı yüceltmenin bir yoludur, yani bir ibadet veya tasavvuftur. (Yazıyı buraya kadar okumuş olanlara yoklama: Aramızda çarpılan var mı?)

Mısır’da Firavunlar dönemi öncesinde en önemli Tanrılardan biri ‘Min’ isminde bir bereket tanrısıydı.

Min’in mevcut heykel ve resimlerinde neredeyse gözümüze gözümüze giren penisi oldukça dikkat çekicidir. İlginçtir ki firavunlar dönemi başlayıp firavunlar kendilerini Tanrı ilan ettikten sonra bile Min önemli bir yer tutmaya devam etmişti. Her firavun görevinin başına gelince ilk olarak Min’e bağlılık yemini ederdi ve sonra bir seremoninin parçası olarak herkesin gözleri önünde Nil Nehri kıyısında çırılçıplak soyunduktan sonra Nil Nehrine doğru mastürbasyon yapıp spermlerini nehre doğru akıtırdı. Bu sayede yeni Tanrı olarak atanan firavunumuz Min’den aldığı yetkiyle nehri kutsamış ve bereketlendirmiş olurdu. Bunun dışında yine eski Mısır Tanrıları olan Seth ve Horus arasında yaşanan bir “osbir yarışması” var ki onun detaylarını öğrenmek isteyenler internette ufak bir arama yapabilirler.

Eski toplumlar Nil ve Fırat nehri gibi bereketli ve bölgedeki insanların tarım yoluyla hayatını idame ettirmesine yardımcı olan büyük nehirlerin Tanrıların mastürbasyonunun (bilimsel adıyla: osbir) sonucu olduğuna inanmaktaydı. İnanışa göre ne zaman bu büyük nehirlerden birinin suyu azalsa o dönemde inanılan Tanrılardan biri o nehre doğru mastürbasyon yaparak bereketini arttırıyordu. Mesela Sümer Tanrılarından Enki’nin görevlerinden biri Fırat nehrinin sürekli olarak doluluğunu sağlamaktı (eline sağlık). Mısırlılara göre diğer tüm Tanrıları yaratan yani Tanrıların Tanrısı olan Atum bir gün can  sıkıntısından mastürbasyon yapmıştı ve onun boşalmasıyla biri erkek biri kadın olmak üzere 2 insan meydana gelmişti (Atum ismi “attırmaktan” mı geliyordu acaba?). Bunlar ilk insanlardı ve diğer tüm insanlar bunlardan türemişti. Sanıyorum “Peçeteden kendi imkanlarıyla doğma” terimi de burada doğmuştu. Bu inançlara ve efsanelere göre antik çağlarda sadece cinsel birleşme değil, mastürbasyon da kutsal bir yere sahipti.

“Dünya’nın en eski mesleğine” sahip olduğu söylenen ve mesleğini Lidyalılar parayı icat etmeden önce bile çeşitli şekillerde icra etmekte olan fahişeler paranın icadıyla ve yayılmasıyla beraber yeni bir hüviyet kazandı.

Bir yanda devletin işlettiği genelevlerde çalışanlar, bir yanda bağımsız çalışarak devlete vergi ödeyenler ve kazançlarını legal ve kutsal bir yere taşıyanlar, bir yanda asıl mesleği müzisyenlik olan ama bahşiş toplamak için bir yandan da bu mesleği icra edenler, bir yanda kedicikler yani tapınak fahişeleri derken bir sürü çeşit fahişelik ortaya çıkmıştı. Hani bugün hastahanelerde parmağını ağzına götürüp “sessiz olun” işareti yapan hemşire resimleri var ya, o işaret eskiden “burada olanlar burada sır olarak kalacak, sakın dışarıya anlatmayın” yani “What Happens in Vegas Stays in Vegas” anlamına geliyordu ve antik çağlarda verilen bazı partilerde ve bazı genelevlerde bu işaret sıklıkla kullanılıyordu.

Yukarıda bahsedilen meslek sahiplerinin bazıları toplum tarafından saygı görürken bazıları toplumun en alt tabakası olarak düşünülüyordu

Bazı fahişeler ‘devre mülk’ sistemine dahildi. Bu sisteme göre bir fahişeye 12 talip çıkıyordu ve bu kişi her ay bu 12 kişiden birine “hizmet” sunuyordu. Bazıları sadece “zengin ve elit erkeklere” hizmet sunarken bazıları alt tabakaya da hizmet vermekteydi ve hemen hemen tüm versiyonlarda adet dönemi tatil kabul ediliyordu. Normalde sadece Roma vatandaşı hür erkeklerin giymesine izin verilen togaları kadın fahişeler de giymekteydi ve buna kimse karışmıyordu. Erkek fahişeler köle olarak tanımladığı için onların ‘aktif’ tarafta olması yasaktı ve sadece ‘pasif’ roller edinmelerine izin veriliyordu.

O dönemlerde şimdiki gibi homoseksüel-heteroseksüel gibi ayrımlar tanımlanmamıştı.

Daha doğrusu toplum tarafından bir insanın ya o tarafta ya da bu tarafta olması gerektiği aşılanmamıştı. Böyle bir tanım yapılmadığı için böyle bir konsept de oluşmuş değildi. Yani bir erkek kadınlarla da erkeklerle de cinsel yakınlaşma yaşayabiliyordu ve bu onu homoseksüel veya heteroseksüel yapmıyordu. Gerçi o dönemde cinsellikteki ayrımlar daha çok “aktif-pasif” yani “alan-veren” şeklindeydi. Yani bir erkeğin erkeklerden mi kadınlardan mı hoşlandığına bakılmadan cinsel birlikteliklerde aktif taraf mı pasif taraf mı olduğuna bakılıyordu. Genelde iki erkek cinsel birleşmeye girdiğinde soyca yüksek ve elit olanın aktif, soyca düşük olanın da (Örneğin; köle olan veya Roma/Atina vatandaşı olmayanlar) pasif olması bekleniyordu.

O dönemi anlayabilmek için şu anda bildiğimiz tüm zihinsel konseptleri unutmamız gerekiyor. Örneğin antik bir şehirde eski bir tapınakta çırılçıplak soyunmuş ve herkesin gözleri önünde ulu orta cinsi münasebete girmekte olan iki insan düşünün ve kendinizi bu iki insanın yerine koyun. Bir anda “başkası yerine utanma” deneyimini yaşadınız çünkü insanların sizi o halde görmesi kafanızda utanılacak bir şey olarak canlandı. İşte o dönemler bu utanılacak bir şey olarak görülmüyordu. Aksine özellikle bazı dönemlerde bu “onur duyulacak” bir şeydi (tabii ki bu fikri şahsi olarak savunmuyorum, sadece o dönemki insanların hayatı ve bazı şeyleri nasıl gördüğünü açıklamaya çalışıyorum).

O dönemlerde Roma’dan Hindistan’a, Yunanistan’dan Mısır’a kadar geniş bir yelpazede halkın evinde bulundurduğu tabak, bardak, çömlek, çanak, vazo gibi eşyalarda dönemin cinsel hayatını gösteren minyatür, resim ve figürler görmek gayet mümkündü.

Bugün müzelerde sergilenen bu vazolarda görülebileceği üzre heteroseksüel ilişkilere yer verildiği gibi gay ve lezbiyen ilişkilere veya toplu ilişkilere de gayet açık ve net bir şekilde yer verilmekteydi. Gerçi o dönemde “üzerinde çıma resimleri olan çanağa nimet konmaz, çarpılırız” diyen dayılar olmuş mu bilmiyoruz ama bu çanakların çok popüler olduğunu biliyoruz. Nimet demişken, o dönemde bazı fırıncıların kadınlara cinsel haz vermek için dildo şeklinde ekmekler çıkarttıkları da biliniyor. Bugün ekmek insan emeğini simgelediği için bir kutsiyeti var ve özellikle Türk kültüründe ekmeğin kırıntısının yere dökülmesi bile günah kabul edilmektedir. O dönemde demek ki Anadolu coğrafyasında ekmeğe bakış açısı daha farklıymış. En azından ekmekten dildo yaptığı veya bunu kullandığı için çarpılan birine rastlamıyoruz. O dönemde fırıncılarda dönen dedikoduları, fırıncıların haylaz çıraklarının oynadığı türlü oyunları ve o dönemde çeşitli esnaf ile çekilen Emrah filmlerini düşünmek bile istemiyorum.

Bugün turistik mekanlarda gırgır niyetine satılan Bereket Tanrısı heykeli o dönemde tüm ihtişamıyla ve çeşitli boyutlarda olmak üzere insanların evlerinin vazgeçilmez eşyalarından biriydi.

Bazı evlerde her odaya bir heykel düşebiliyordu. Özellikle misafirlerin ağırlandığı yemek odalarında en büyük ve ihtişamlı heykeller sergileniyordu. Evinizdeki bereket heykelinin çükü ne kadar büyükse o kadar iftihar etmeliydiniz ve sizin evdeki çük mutlaka komşunun (heykelinin) çükünden büyük olmalıydı. Aynı dönemde cinsellik içerikli hikayeler anlatan çeşitli el yazması porno kitaplar ve karikatüristler tarafından çizilen çeşitli porno mecmualar elden elde dolaşmaktaydı. Bunun dışında başta Yunanlar olmak üzere birçok antik milletlerin tiyatro gösterilerinde cinsellik konusu hiçbir sansüre uğramadan tepe tepe kullanılıyordu.

Gerçi milattan önce 4. yüzyıldan önce cinsel içerikli vazo ve çömlekler giderek azalmaya başlıyor. O dönemde ne olup da bu vazolarda azalma yaşandığını bilmiyoruz. Belki yukarıda bahsettiğimiz dayı “ben anama bacıma bu kasede yemek yedirmem” diyerek isyan başlatmıştır ve piyasadaki cinsel içerikli mutfak malzemeleri piyasadan çekilmiştir. Belki de o dönemdeki yerel gazeteler dönemin hükumetine yaranmak için “biz o kadar da godoş değiliz ya” deyip bu vazolar kuponla vermeyi kesince evlerde de kullanımı da zamanında Arcoroc/Arcepal yemek
takımlarında olduğu gibi bıçak gibi kesilmiştir. Sebebi bilinmemekle beraber cinsel içerikli çanak çömleklerin çoğu Atina’da üretilmesine ve kullanılmasına rağmen büyük çoğunluğu İtalya’daki kazılarda bulunmuş. Yani bir dönem bu vazo ve çömlekler Yunanistan’dan İtalya’ya geçirilmiş ve İtalya’da kendilerine müşteri bulmuşlar.

Antik dönemlere ait bir başka ilginç nokta da birbirlerine her konuda bağlanan homoseksüel ve biseksüel askerlerdi.

Milattan önceki yıllarda o dönemde bilinen dünyanın 3’te 2’sini kılıcıyla fetheden Büyük İskender’in çocukluktan beri en iyi arkadaşı Hephaistion Amyntoros’tu. Birçok tarihçi bu ikisi arasında bir aşk olduğunu düşünüyordu. İkisinin bulunduğu tüm savaşlarda birbirlerini canları pahasına korudukları dikkat çekiyordu. Üstelik bu İskender-Hephaistion ikilisinden başka diğer askerlerde de görülüyor. İskender’in ordusundaki birçok askerin aynı kendileri gibi asker olan erkek sevgilisi vardı ve birbirine ölümüne bağlanıp savaşan bu çiftlerin savaşlarda müthiş bir performans gösterdiği görülmüştü. Zamanında Yunan filozof Plutarkhos/Platon da buna dikkat çekmişti. 

Antik Yunanlar’da ve Romalılar’da aristokrat sınıf toprak sahibiydi. Devlet aristokratlara belli bir ölçüde toprak vererek karşılığında savaş zamanı asker temin etmelerini sağlıyordu. Bu da bu sınıfın savaşlara yolladığı asker sayısı ve toprak miktarlarıyla övünmeleri anlamına geliyordu. Antik dönemin ortalarına doğru işler biraz değişti ve Roma ve Yunan devletleri kendi ordularını kurmaya başladı. Bu da aristokrat sınıfın savaş kazanmadaki önemini azaltacaktı. Bu sefer birbiriyle yarışıp üstünlük taslamak için spora ve hayatın diğer ögelerine sarılmaya başlayan aristokratlar bu dönemde cinselliğin kurallarını da yeniden yazmaya başladılar.İlk olimpiyat oyunları da bu dönemde organize edildi.

Kaslı, güçlü ve heybetli gençlerin olimpiyatlara hazırlanmak için kullandığı idman alanları zengin ve orta yaşlı aristokrat erkeklerin uğrak yerlerinden biri haline gelmişti.

Burada çoğu zaman çıplak bir şekilde idman yapan ve tüm adalelerini sergileyen genç erkeklerin vücudunu izleyen ve onlara cinsel obje gözüyle bakan bu paralı kodamanlar zaman zaman beğendikleri erkekleri parayla yataklarına atmaktan da çekinmiyordu. Tabi ki bu erkeklerle sınırlı değildi. Aristokrat kadınlar da kocalarından gizlice bu tür oyunlara girmekten çekinmiyordu.

Continue Reading
Click to comment

You must be logged in to post a comment Login

Leave a Reply

Gündem

Altında 900 liralık deprem: Büyük felaket geliyor

Published

on

Gram altında anormal yükseliş durdurulamıyor. Hükümetin faiz kararlarının da pek etkisinin olmadığı altın piyasasının geleceğini Necmettin Batırel yorumladı. Son dönemde alıcılı ve dalgalı bir seyir izleyen gram altın için şaşırtan tahmin bu kez hükümete yakın isim Necmettin Batırel‘den geldi.

Necmettin Batırelgram altın fiyatlarının yakında uçuşa geçeceğini söyledi.

İşte Necmettin Batırel’in o altın tahmini:

Dünyanın en büyük varlık yönetimi şirketi BlackRock‘un iştiraki iShares, spot Bitcoin ETF çıkarmak için Amerika Birleşik Devletleri Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonuna (SEC‘e) başvuru yapması sonrası Bitcoin hızlı ralli yaşamıştı. Şirket Bitcoin‘in değerine endeksli hisse senedi gibi alınıp satılan araç çıkarmak istemişti. SEC, bir sürprize imza atarak ilk kaldıraçlı Bitcon ETF‘ye onay verdi. Yani vadeli satışlara izin verildi, peşin satışlara değil. Bu yüzden 31 bin 400 dolara yükselen Bitcoin‘in değeri 30 bin 400 dolara düştü. Teknik analize göre 30 bin 700 üzerinde tutunamazsa 29 bin 350 ardından 28 bin 200 dolar desteklerine dönecek. Son 12 ayda fiyatı yüzde 43,28 artan Bitcoin’in hızlı yükselişinden sonra kar satışlarıyla düzeltme yapması kaçınılmaz. Kripto paralardaki yoğunlaşma altının Haziran ayında sert düşüşüne yolaçtı. 1910 dolarla dip yapan ONS yaşanan son gelişmeler üzerine yeni haftaya 1928 dolarla başladı.

Uluslararası Finans Enstitüsüne göre ilk çeyrek sonunda küresel borçlar 305 trilyon dolarla rekor düzeye ulaşmış durumda. Hane halkı borçları 57.6; kamu borçları 85.7; banka borçları 69.8; finans dışı şirket borçları 91.9 trilyon dolar oldu. Şiddetli borç krizi doları ve altını güçlendirecek. Düşük küresel ekonomik büyüme, yüksek faiz oranları, önemli borç yükleri ve yüksek enflasyon krizi tetikleyecek. Dolar ve altın sistem tehdit altına girdikçe ve yeni bir para sistemi önerildiğinde değerini katlayacak.. Onsun uzun vadede önce 5 bin ardından 8 bin dolara yükseleceği tahminleri yapılıyor. Hisse senetlerinden kaçış hızlandıkça yani piyasalar eridikçe altının onsu 2023 Ekim ayına kadar 3 bin dolara ulaşacak diyenler var.. Hisse senedi piyasaları 1982’de başlayan 41 yıllık boğa hareketinin sonuna yaklaştı. ABD merkez bankası 2022 Haziran ayında yüzde 9,1 ile zirveye ulaşan yüksek enflasyonu durdurmak amacıyla faiz oranlarını 500 baz puan artırdı. Ama yüksek faiz ekonomik büyümeyi sekteye uğrattı, işsizlik artıyor İmalat sektörü endeksi Haziran’da 46.3 ile hayal kırıklığı meydana getirdi.

Continue Reading

Gündem

Renault çıldırdı! 310 bin liraya Clio satıyorlar: Hemde Türkiye’de

Published

on

Son dönemde Türkiye’de otomobil fiyatlarının normalin üzerinde seyrettiği inkar edilemez bir gerçek. Bu durumu normale çevirmek için hükümet tarafından bazı hamleler yapıldı. Fakat şimdiye kadar istenilen sonuç alınabilmiş değil, Renault, yeni hamlesiyle pazardaki tüm dengeleri değiştirecek gibi görünüyor.

Bilindiği üzere Renault küresel bir marka. Dolayısıyla sadece Avrupa değil, Asya’daki rekabete de ayak uydurması gerekiyor. Bunun için de ortalamanın üzerinde olan fiyatları biraz daha aşağılara çekmeleri gerekiyor. Nitekim bunu da yeni Clio versiyonuyla yapacaklar.

Hali hazırda Renault Clio, Türkiye’de de olduğu üzere en ucuz binek HB otomobillerden biri. Nitekim bu durum pek çok ülkede aynı şekilde diyebiliriz. Lakin özellikle Asya pazarında Clio’dan çok daha ucuz olan otomobiller var.

Bilindiği üzere Çin, ucuz otomobil üretme konusunda bir dünya markası. Bu otomobillerin Türkiye ya da Avrupa’da çok fazla görülmemesinin temel nedeni ise Çin ve Hindistan’daki yoğun talep. Zaten bu iki ülkede 2.5 milyara yakın insan yaşıyor. Dolayısıyla bu talebi karşılamak çok da kolay değil.

Continue Reading

Ekonomi

Borsada en çok kazandıran hisseler

Borsa, seçimden sonra ciddi bir artış gördü. Yurt dışı yatırımcının ağırlığı artarken yerli yatırımcının da gözü kulağı borsada en çok kazandıran hisseler gibi bilgilerde… Peki borsada en çok hangi hisse kazandırdı? Borsa 100 en çok kazandıran hisseler neler?

Published

on

Borsa İstanbul 100 endeksi bu hafta boyunca 6.400 bandındaki dirence takıldı. Hareketli bir seyir izleyen BIST100 endeksinde günlük hacim 90 milyar TL’yi bulu. Haftanın son iş gününde ise en çok yükselen sektör sigorta oldu. Ardından gıda, holding, teknoloji ve metal ürünleri yer aldı. Bankalar ise kısmi bir düşüş gördü. Yatırımcıların gözünde ise merak edilen konu en çok kazandıran hisseler oldu.

BIST100 en çok yükselen hisseler neler?
BIST100 en çok yükselen hisseler neler?

Peki Borsada en çok kazandıran hisseler neler? İşte BİST 100 en çok kazandıran hisseler:

BRYAT
TUKAS
BIOEN
ASUZU
DOAS
Bu hisseler arasında BRYAT ve TUKAS tavan fiyatından işlem gördü.

BIST 100’de bugün en çok düşen hisseler ise;

CANTE
ALFAS
PENTA
YKBNK
VAKBN

Continue Reading

Kaçırmayın

Gündem9 ay ago

Altında 900 liralık deprem: Büyük felaket geliyor

Gram altında anormal yükseliş durdurulamıyor. Hükümetin faiz kararlarının da pek etkisinin olmadığı altın piyasasının geleceğini Necmettin Batırel yorumladı. Son dönemde...

Gündem9 ay ago

Renault çıldırdı! 310 bin liraya Clio satıyorlar: Hemde Türkiye’de

Son dönemde Türkiye’de otomobil fiyatlarının normalin üzerinde seyrettiği inkar edilemez bir gerçek. Bu durumu normale çevirmek için hükümet tarafından bazı...

Gündem10 ay ago

Yaz aylarının kabusuna doğal çözüm! Sivrisineklere veda edin…

Birçok insan, sivrisinekleri uzak tutmak için çeşitli yöntemler denemiştir. Sinek kovucu spreyler, elektrikli sinek öldürücüler veya sineklikler gibi çözümler etkili...

Gündem10 ay ago

‘Tek eşli erkek kendini kontrol ettirsin’ Müslüman Alimler Birliği üyesinden şok sözler

Müslüman Alimler Birliği Yüksek Konsey Üyesi ve Türkiye temsilcisi Abdullah Yolcu, sosyal medyada tepki toplayan sözleriyle gündeme geldi.

Gündem10 ay ago

Tarikat kursunda ahırda kendini asmıştı! O Fahri imam serbest kaldı

Şanlıurfa'da yaşanan olayla ilgili olarak yürütülen soruşturma sonucunda gözaltına alınan 'fahri imam', ifadesinin ardından serbest bırakıldı. Şanlıurfa'da yaşayan 12 yaşındaki...

Gündem1 sene ago

270 Bin liraya sıfır otomobil! Yanlış okumadınız: İkinci el fiyatından bile ucuz

Türkiye’de ikinci el otomobil fiyatları bile milyon rakamları görmüşken, Çinli dev giriş seviyesindeki otomobiller ile Türkiye'ye giriyor.

Gündem1 sene ago

Hemen banka hesabınızı kontrol edin! Bakanlık açıkladı:2.7 milyar lira hesaplara yatırıldı

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Nisan ayı itibariyle gerçekleştirilen yaşlılık ve engellilik aylığı ödemeleri hakkında önemli açıklamalarda bulundu....

Gündem1 sene ago

“Petrolde ciddi sıkıntılar yaşanabilir” Dünya piyasalarını tedirgin eden açıklama: Benzin ve Motorine yeni zamlar mı geliyor?

Birleşik Arap Emirlikleri Enerji Bakanı, bazı ülkelerin üretim ve yatırımla mücadele etmesi nedeniyle 2024'te küresel piyasalar için petrol arzının talepten...

Gündem1 sene ago

Selçuk Geçer: Zengin olmak isteyen parasını buna yatırsın

Daha çok dolar hakkında yaptığı tahminlerle gündem olan ünlü ekonomist Selçuk Geçer, yaptığı son değerlendirmede yatırımcıya en çok kazandıracak formülü...

Trending