Connect with us

Tarihin bilinen en eski inancı: Sümer Dini ve Sümer Tabletleri – Tablet 2

DEVRİK KRAL ALALU DÜNYA’YA GİDİYOR

Alalu rotasını kar renkli Dünya’ya ( buzul çağını kastediyor ) çevirdi, başlangıca ait bir sır sebebiyle seçmişti bu hedefi. Yasaklanmış bölgelerden, daha önce hiç kimsenin gitmediği yerlerden geçti Alalu. Hiç kimse dövülmüş bilezik’ten geçmeye kalkışmamıştı. Başlangıçtan kalmış bir sır belirlemişti Alalu’nun rotasını. Nibiru’nun kısmeti avuçlarındaydı, krallığını külli hale getirecek bir plan.

Nibiru’da kalsa sürgün kesindi; orada göze aldığı ölümün ta kendisi olurdu. Planına göre, tek tehlike yolculuktaydı; ödülü ise başarının sonsuz zaferi olacaktı. Bir kartal gibi süzülen Alalu gökleri taradı; aşağıda, Nibiru boşlukta asılı bir toptu. Şekli büyüleyiciydi; ışıltısı çevresini saran gökleri süslemekteydi. Ölçüsü muazzamdı; püskürmeleri uzakları aydınlatıyordu.

Yaşamı destekleyen, rengi kırmızılık olan örtüsü çalkantılı bir deniz gibiydi. Tam ortasında ise o gedik, kararmış bir yara gibi, çok belirgin. Tekrar aşağıya baktı; geniş yarık küçük bir küvete dönüştü. Tekrar aşağıya baktı; Nibiru’nun büyük topu küçük bir meyveye dönüştü. Bir daha baktığında Nibiru o geniş karanlık denizde gözden kayboldu. Pişmanlık Alalu’nun kalbini avucuna aldı, korkunun elleri arasında kaldı; kararı tereddüde dönüştü.

Alalu durup kalmayı düşündü, sonra cüretten kararlılığa geri döndü. Araba yüz lig gitti, bin lig gitti, on bin lig gitti ve hala yolculuk etmekteydi. Engin göklerde karanlık en koyusundandı; çok uzaklarda, uzak yıldızlar gözlerini kırpıyordu.

ALALU GÜNEŞ SİSTEMİNE GİRİYOR
Daha pek çok lig yol aldı Alalu, derken büyük mutluluk veren bir sahne ilişti gözüne: Göklerin geniş boşluğunda, göksel varlıkların elçisi selamlıyordu onu. Küçük Gaga (Plüton), yolu gösteren kendi tutuyla Alalu’yu selamlıyordu, ona hoş geldin diyerek yol açıyordu. Eğimli bir yürüyüşle, göksel varlık Antu’nun (Neptün) önünden ve ardından yolculuk etmekti onun kaderi.

Öne bakan, geriye bakan iki ön yüzle donatılmıştı. (Gerçekten de Pluton eğimli ve geniş yörüngesiyle bir dönem Neptün’ün dış yüzünde kalır, sonra Neptün’ün içine denk gelen yörüngesiyle iç yüzünde kalır) İlk önce onun görünüp selamlaması, Alalu’ya iyi bir alamet gibi göründü hemen; Göksel Tanrılar tarafından iyi karşılanmıştı! Böyle yorumlamıştı. Alalu arabasıyla izledi Gaga’nın yolunu, göklerin ikinci tanrısına doğru götürüyordu onu.

Advertisement

Kısa süre sonra Antu ( Uranüs’ün bir zamanlar var olduğu söylenen ikizi) , adı kral Anşar (Satürn) tarafından verilmiş olan göksel varlık derin karanlıkta giderek büyür oldu. Rengi, duru suların mavisiydi; yukarı suların başlangıcıydı o. Bu manzaranın güzelliği Alalu’yu büyüledi; onun uzağından yoluna devam etti. İyice ötelerde Antu’nun eşi ışıldamaya başladı; boyutu Antu’nun kine eşitti.

Eşinin dublesiydi ama Anu (Uranüs) yeşilimsi maviliğiyle ayırt ediliyordu. Göz kamaştıran bir ordu onu çevreliyordu; sağlam zeminler sağlıyorlardı. Bu iki göksel varlığa güç veda etti Alalu; Gaga’nın yolu hala fark ediliyordu. Eski efendisine, bir zamanlar danışmanlık yaptığı göksel varlığa giden yolu gösteriyordu. Göklerin önde gelen prensine, Anşar’a(Satürn) doğru dönüyordu rota.

Anşar’ın tuzağa düşüren çekimini arabanın hızlanmasından anlıyordu Alalu. Arabayı göz kamaştıran parlak halkalarıyla büyülüyordu. Alalu derhal bakışını öte yana çevirdi; yolu gösteren kudretiyle onun dikkatini dağıttı. O sırada ona en dehşetli manzara görünüverdi: Çok uzak göklerde, ailenin parlak yıldız seçiliyordu.

Bu keşfin ardından en korkutucu manzara geldi: Onun kaderinde dev bir canavar dolanıyordu, Güneş’in üstüne koyulaşan bir gölge düşüren Kişar,(Jüpiter) yaratıcısını yutuverdi! Korkutucu bir olaydı bu; bu kötüye alamet, diye düşündü Alalu. Dev Kişar, sert gezegenlerin önde geleni, boyutu çok etkileyiciydi.

Burgaçlanan fırtınalar örtüyordu yüzünü, aralarında renkli lekeler hareket ediyordu; bazısı çok hızla bazısı yavaşça olanan sayılamayacak kadar kalabalık bir ordu göksel tanrıyı çevreliyordu. Yolları düzensizdi; öteye beriye kayıveriyorlardı. Kişar ( Jüpiter) kendi başına bir efsun yaymaktaydı; ilahi şimşekler fırlatmaktaydı. Alalu ona bakarken rotası bozuluverdi birden, yönü şaştı, işleri karıştı. Derken derinlikteki karanlık dağılmaya başladı ve Kişar (Jüpiter) kaderine göre turlamaya devam etti.

ALALU ASTEROİD KUŞAĞINA ULAŞIYOR

Yavaşça hareket ederken, parlayan Güneş’in üstünden kaldırdı peçesini; başlangıçtan beri bir olan tam olarak çıktı ortaya. Alalu’nun kalbini dolduran neşe çok sürmedi. Beşinci gezegenin ötesinde en büyük tehlike pusudaydı; çok iyi biliyordu bunu. Hemen ileride dövülmüş bilezik (Asteroid kuşağı) hükmetmekteydi; yıkıp tahrip etmek için beklemekteydi. Kayalardan ve iri taşlardan bir araya getirilip dövülmüşlerdi; anasız yetimler gibi bir araya gelmişlerdi. İleri geri kayıp kıpırdanarak, geçmişte kalmış bir kaderi izliyorlardı.

Advertisement

Yaptıkları iğrençti; tek usulleri bela çıkarmaktı. Ava çıkmış aslanlar gibi parçalayıp yutmuşlardı Nibiru’nun mürettebatsız arabalarını. Hayatta kalmak için gereken o değerli altının çıkartılıp taşınmasını reddetmişlerdi. Alalu’nun arabası önünü ardını düşünmeden dövülmüş bileziğe doğru, yakın dövüşen vahşi kayalarla yüzleşmeye gidiyordu cesurca. Alalu arabasındaki ateş taşlarını daha güçlü biçimde karıştırdı. Yolu göstereni titremeyen ellerle yönlendirdi.

Uğursuz koca kayalar savaşta düşmana saldırırcasına arabaya doğru atıldılar. Arabadan ölüm saçan bir füzeyi yolladı Alalu onlara doğru. Ardından düşmana dehşet silahlarından bir tane, bir tane daha fırlattı. Koca kayalar korkmuş savaşçılar gibi dönüp kaçıldılar; Alalu’ya bir yol açtılar. Büyü yapılmışçasına açıldı dövülmüş bilezik, krala açılan bir kapı gibi. Karanlık derinlikte Alalu gökleri kolayca görebildi ki, bileziğin vahşiliği yenememişti onu, uçuşu sona ermemişti.

Uzakta Güneş’in alevli topu parlaklığını ta uzaklara yollamakta; Alalu’ya doğru iyi karşılayan ışınlar yaymaktaydı. Onun önünde, rotasını turlayan kızıl kahverengi bir gezegen (Mars= Lahmu) vardı; hesaba göre altıncı göksel varlıktı bu.

ALALU DÜNYA’YA ULAŞMAYI BAŞARIYOR

Alalu ancak bir göz atabildi buna: Kaderi olan rotada hızla hareket ederken Alalu’nun yolundan çekiliverdi. Derken kar renkli Dünya ( buzul çağı) göründü; göksel hesaba göre yedinci. Alalu rotasını bu gezegene çevirdi, o davetkar hedefe. Nibiru’dan daha küçük, cezbedici bir top, cezbedici ağı Nibiru’nunkinden zayıftı.

Atmosferi Nibiru’nunkinden inceydi, içindeki bulutlar girdaplanarak önüyorlardı. Aşağıda Dünya üç bölgeye ayrılmıştı. Tepesi ve dibi kar beyazı, arası mavi ve kahverengi. Alalu arabanın durduran kanatlarını beceriyle sardı ki Dünya’nın topunun çevresinde dönebilsin. Orta bölgedeki kuru toprakları ve sulu okyanusları ayırt edebiliyordu artık.

Nüfuz eden ışını aşağıya yöneltti ki Dünya’nın iç kısımlarını tarayıp saptasın. Buldum onu, diye coşkuyla bağırdı:Altın, çok miktarda altın belirtiyordu ışın; koyu renkli bölgenin altında ve sularda da.

Advertisement

Kalbi heyecanla atan Alalu bir karara varmak için düşünmeliydi: Arabasını kuru toprak üstüne indirerek çakılmayı göze alıp mı ölecekti? Rotasını sulara çevirip batıp yok olmayı mı göze alacaktı? O çok değerli altının kaşifi olmak için hangi yolla kalacaktı hayatta? Kartalın koltuğunda Alalu hiç kıpırdamıyordu; kısmetin ellerine teslim etmişti arabayı. Dünya’nın çeken ağına tam olarak yakalanan araba daha da hızlanmıştı.

Açık kanatları ışıldamaya başladı; Dünya’nın atmosferi bir fırın gibiydi. Derken araba sallandı, incitici bir gök gürültüsü yaydı. Aniden yere çakıldı araba, aynı anilikle duruverdi her şey birden. Sallantıdan sersemlemiş, çakılmadan dolayı bayılmış olan Alalu hiç kıpırdamıyordu. Sonra gözleri aralandı ve hala yaşadığını anladı; altın gezegenine inmişti zaferle.

GÜNEŞ SİSTEMİNİN YARATILIŞ HİKAYESİ

Şimdi bu, Dünya ve onun altınının hikayesidir. Başlangıcın ve göksel tanrıların nasıl yaratıldıklarının hikayesidir. Başlangıçta, yükseklerde göksel tanrılar henüz isimlendirilmemişken ve aşağıda Ki, sağlam zemin henüz çağrılmamışken, Apsu ( Güneş) , onların ilksel vücuda getiricisi, boşlukta tek başına mevcuttu. Yukarının yükseklerinde göksel tanrılar (gezegenler) henüz yaratılmamışlardı. Aşağının sularında göksel tanrılar henüz ortaya çıkmamıştı.

Yukarıda ve aşağıda, tanrıların hiçbiri vücuda gelmemişti; hiçbirinin adı yoktu, kaderleri belirlenmemişti. Saz bitmemişti, bataklıklar ortaya çıkmamıştı. Yapayalnız hüküm sürüyordu boşlukta Apsu.

Derken onun rüzgarlarıyla ilksel sular birbirine karıştı, Apsu (güneş) sular üstüne ilahi ve hünerli bir büyü yaptı. Boşluğun derinliğinde derin bir uyku döktü. Hepsinin anasını Tiamat’ı ( Dünya’nın atası, Dünya’nın parçalanmadan önceki hali) kendine eş olarak biçimlendirdi. Göksel ana, nasıl da sulak bir güzeldi o.

Onun yanına Apsu, sonradan küçük Mummu’yu (Merkür) oluşturdu, onu kendine haberci atadı; Tiamat’a hediye olarak sundu. Apsu eşine ışıltısı göz alan bir hediye verdi: Parıldayan bir metal, ebedi altın,; yalnızca onun olacaktı. İşte o zaman bu ikisinin suları birbirine karıştı, tam ortalarında ilahi çocuklar şekillendi. Bu göksel varlıklar erkek ve dişi yaratıldılar; Lahmu ( Mars) ve Lahamu ( Venüs)adlarıyla çağrıldılar.Aşağıda, Apsu ve Tiamat onlara bir mesken yaptı.

Advertisement

Onlar yaşlanmadan önce tayin edilmiş bir boyuta göre boyca; yukarının sularında Anşar (Satürn) ve Kişar (Jüpiter) biçimlendi. Kardeşlerini bastırıyorlardı boyca. Bu ikisi bir göksel çift olarak biçimlendirilmişti; Uzak göklerdeki bir oğul olan Anu ( Uranüs) onların varisiydi. Sonra Antu, ona eş olsun, diye; Anu’nun eşiti olarak vücuda getirildi, yukarı suların sınırı oldu meskenleri. İşte aşağıda ve yukarıda üç göksel çift, derinliklerde böyle yaratıldı.

Bu adlarla bilindi Apsu’nun, Mummu ve Tiamat ile birlikte kurduğu aile.

O sırada Nibiru daha hiç görünmemişti, Dünya henüz vücuda gelmemişti. Göksel sular birbirine karışmış haldeydi daha, dövülmüş bilezik ile birbirinden ayrılmamıştı. O sırada daha tam olarak biçimlenmemişti turlar, tanrıların kaderleri kesin olarak emredilip ilan edilmemişti. Bu göksel akrabalar birleşip gruplaştılar; usulleri ortalık karıştırıcıydı. Apsu onların usullerini tiksindirici gördü.

İleri geri gidip gelirken Tiamat’ı rahatsız ettiler, ( gezegenler yörünge oluşturmaya çalışırken oluşan kaos) giderek öfkelendi ve kızdı. Yanı başında yürüyecek bir kalabalık (uydular) oluşturdu, Apsu’nun oğullarına karşı kükreyen, ileri atılan bir ordu (uydular) ortaya çıkardı. Ayrıca bu türden on bir tane (on bir uydusu oldu) doğurdu; ordusunu oluşturanlar arasında, ilk doğan olan Kingu’yu ( Ay’ın atası) baş yaptı. Göksel tanrıların kulağına gittiğinde bu, toplandılar aceleyle. Kingu’yu yüceltmiş, ona An komutanlığı rütbesi vermiş, dediler birbirlerine.Göğsüne bir kader tableti tutturmuş, kendine has turu olsun demiş.

NİBİRU GEZEGENİ ORTAYA ÇIKIYOR

Tanrılara karşı savaşmasını söylemiş evladı Kingu’ya. Kim karşı duracak Tiamat’a, diye sordu tanrılar birbirlerine. Hiç biri turundan vazgeçip öne çıkmadı, hiç biri böyle bir savaşa uygun silahla donanmamıştı. Tam o sırada, derinin kalbinde (uzak bir sistemde) bir tanrı (gezegen) ortaya çıktı. Bir kısmetler odasında, bir kaderler yerinde doğmuştu. Hünerli bir yaratıcının elinden çıkmıştı; kendi güneşinin oğluydu o. Doğduğu yer olan derin’den aceleyle fırlayıp ailesinden ayrıldı bu tanrı.

Yanında yaratıcısından bir armağan olan yaşam tohumunu taşıyordu. Yolunu boşluğa çevirdi; yeni bir kader arıyordu. Boşlukta gezinen bu göksel varlığı ilk gören, hep izleyen Antu ( üranüsün ikizi, sonradan muhtemelen Nibiru’nun uydularından biri oldu)) oldu. Ne cezbediciydi bu, bir ışıltı yaymaktaydı. Gidişi tanrılara layıktı, rotası çok ama çok genişti. Tüm tanrılar arasında en ulusuydu o, hepsinin turundan büyüktü turu. Onu ilk gören Antu oldu; memelerini emmemişti hiç bir çocuk (uydusu yoktu). Gel oğlum ol diye seslendi ona. Anan olayım senin.

Advertisement

Ağını fırlattı ve ona hoş geldin, diyerek rotasını amaca uygun kıldı. (Antu Nibiru’nun uydusu oluyor) Onun bu sözleri yeni gelenin kalbini gururla doldurdu; onu emzirecek olan yüzünden, mağrurdu. Başı boyca iki kat büyüdü; yanı başından dört uzuv filizlendi. ( dört uydusu oldu) Kabul anlamında kıpırdadı dudakları; aralarından tanrısal bir alev fışkırdı ileri doğru.(yerçekimi etkisiyle oluşan elektromanyetik gerilim) Rotasını Antu’ya çevirdi, kısa süre sonra yüzünü Anu’ya ( uranüs) gösterecekti. Anu onu gördüğünde, oğlum, oğlum diyerek bağırdı coşkuyla.

Seni önderliğe atayacağım, yanı başında bir ordu hizmetkarların olacak. Adın Nibiru ola, sonsuza dek bilinecek bir geçiş. Saygıyla eğildi Nibiru’ya, yüzünü Nibiru’nun geçişine çevirdi. Ağını yaydı ve Nibiru için dört hizmetkar ortaya çıkardı.( Nibiru Üranüs’ün dört uydusunu çalıyor) Yanı başında ordu şunlar olacaktı: güney rüzgarı, kuzey rüzgarı, doğu rüzgarı, batı rüzgarı. Kalbi neşe ile dolan Anu, atası Anşar’a (Satürn- Uranüs geçmişte muhtemelen Satürn’ün bir uydusuydu) Nibiru’nun gelişini duyurdu. Haberi işiten Anşar (Satürn) hemen yanı başındaki Gaga’yı (pluton) haberci olarak ileri yolladı ki;

Anu’ya bilgece sözler götürsün, Nibiru’ya bir görev versin. Yüreğinden geçenleri söylemesi ve Anu’ya şöyle demesi için Gaga’yı görevlendirdi. Bizi doğuran Tiamat şimdi tiksinmekte bizden, savaşçı bir ordu kurdu, kuduruyor öfkesinden. Tanrılara, çocuklarına karşı duran on bir savaşçı yürüyor yanı başında, (Dünya’nın atası Tiamat’ın o zamanlar on bir uydusu vardı) Aralarında Kingu’yu yüceltti; onun göğsüne bir kader tutturdu haksız yere. Onun ağusuna direnebilecek tanrı yok içimizde, ordusu korku saldı içimize.

NİBİRU GEZEGENİ TİAMAT GEZEGENİNE DOĞRU GÜNEŞ SİSTEMİNE ÇEKİLİYOR

İntikamcımız olsun Nibiru. Tiamat’ı yene, yaşamlarımızı kurtara. Ona bir kısmet biç; öne çıkıp kudretli düşmanımızla yüzleşsin. Gaga Anu’ya doğru yola çıktı; Anu’nun huzurunda eğilip saygıyla, Anşar’ın sözlerini tekrarladı. Anu da Nibiru’ya atasının sözlerini tekrarladı; Gaga’nın mesajını ona açıkladı. Nibiru bu sözleri şaşkınlıkla dinledi; çocuklarını yiyip yutacak olan ananın hikayesine kulak verdi merakla. Demeye gerek yok, yüreğinde zaten vermişti kararı, Tiamat’a karşı duracaktı.

Ağzını açıp Anu’ya ve Gaga’ya şöyle dedi: Tiamat’ı yenecek, yaşamlarınızı kurtaracaksam, kaderimi en üstün kılacak bir mecliste toplansın tanrılar. Mecliste karar alsın tanrılar; beni önder yapsınlar ve buyruğuma boyun eğsinler. Lahmu (mars) ve Lahamu (Venüs) bunu duyduklarında elemle haykırdılar: Ne tuhaf bir talep, anlamı hiç anlaşılmıyor. Böyle dediler. Kısmetleri açıklayan tanrılar birbirlerine danıştılar; Nibiru’yu intikamcıları yapmaya karar verdiler hep birlikte, ona yüceltilmiş bir kader emrettiler.

Bugünden itibaren, buyruklarına meydan okunmaz ola, dediler ona. Aramızdan hiç bir tanrı senin sınırlarını çiğnemeyecek. Git Nibiru, intikamcımız ol. Tiamat’a doğru yol alması için ona prenslere yakışır bir tur biçimlendirdiler; Nibiru’ya hayır duaları ettiler, Nibiru’ya dehşetli silahlar verdiler. Anşar (Satürn), üç rüzgar daha çıkarttı Nibiru’dan: Kötü rüzgar, kasırga ve dengi olmayan rüzgar. Kişar (jüpiter) onun bedenini yalazlayan alevle doldurdu; Tiamat’ı sarıp sımsıkı tutacak bir ağla.

Advertisement

GÖKSEL SAVAŞ BAŞLIYOR

Böylece savaşa hazırlanan Nibiru yolunu çevirdi doğru Tiamat’a. Şimdi bu, göksel savaşın ve Dünya’nın nasıl ortaya çıktığının ve Nibiru’nun kaderinin hikayesidir. Efendi ilerledi, kaderi olan yolunu izledi, Öfkeli Tiamat’a çevirdi yüzünü, dudaklarıyla bir lanet okudu. Koruyucu örtü olsun, diye nabız ve ışıltıyı giyindi; başı ürkütücü bir ışıltıyla taçlandı. Sağına bel açan’ı ve soluna defedici’yi (uyduları) aldı. Yardımcılar ordusunu, o yedi rüzgarı bir kasırga gibi önden saldı.

Öfkeli Tiamat’a doğru hızla yol alırken savaş için haykırmaktaydı. Tanrılar onun etrafına üşüştüler ve sonra yolundan çekildiler. Tiamat’ı ve onun yardımcılarını taramak; onun ordusunun komutanı Kingu’nun planını anlamak için tek başına ilerliyordu. Muzaffer Kingu’yu görünce görüşü bulandı; bu canavarları görünce yönü şaştı; rotası yerinden oynuyordu, işleri karışmıştı. Tiamat’ın çetesi onun çevresindeydi sımsıkı, dehşetle titriyorlardı. Tiamat’ta köklerine dek sarsıldı, kudretle kükredi.

SAVAŞI NİBİRU KAZANIYOR

Nibiru’ya bir lanet yolladı; onu tılsımlarıyla sarıp sarmaladı. Aralarındaki mesele artık kesin, çarpışma kaçınılmazdı. Tiamat ve Nibiru, birbirlerine doğru ilerlediler, yüzyüze çarpışmak için bastırdılar, göğüs göğüse savaşmaya hazırlandılar. Efendi onu yakalamak için ağını yaydı, aklı başından gitmişçesine haykırdı Tiamat. Nibiru kötü rüzgarı, en arkadakini onun yüzüne doğru fırlattı. Kötü rüzgarı ileri sürdü ki, Tiamat ağzını açıp onu yutmaya kalkınca kapayamasın dudaklarını.

Derken şiddetli fırtına rüzgarları göbeğine saldırdı; bedeni ayrıldı, iç kısımları uluyordu, ağzı kocaman açıldı. Nibiru oraya, bu gediğe bir ok, en ilahi şimşeği fırlattı, bu ok Tiamat’ın göbeğini yarıp açtı: içini parçaladı, rahmini yardı. (Tiamat parçalanıyor) Onu böyle alt edip yaşam nefesini işte böyle söndürdü. Nibiru bu cansız cesedi taradı, Tiamat artık katledilmiş bir leş gibiydi. Cansız yatan hanımlarının yanı başındaki on bir yardımcısı korkudan titriyorlardı. Nibiru’nun ağına takıldılar, kapana kısılmışlardı, kaçamadılar. (Nibiru Tiamat’ın uydularını çalıyor)

Tiamat’ın bu orduya baş atadığı Kingu (ay) da onların arasındaydı. Efendi onu prangalara vurdu, cansız hanımına bağladı. Kaderler tabletini haksız yere verilen Kingu’dan çekip aldı, üstüne kendi mührünü basıp kaderi kendi göğsüne tutturdu. Tiamat’ın çetesinden kalanları esir aldı, kendi turu içinde düşürdü onları tuzağa. Ayaklarının altına alıp ezdi, parçalara ayırdı. Hepsini kendi turuna bağladı; hepsi onun çevresinde, gidişinin tersi yönde dönecekti bundan böyle. Sonra savaş meydanından ayrıldı Nibiru.

Advertisement

Ona bu görevi veren tanrılara duyuracaktı zaferi, Apsu etrafında bir tur atıp Kişar ve Anşar’a doğru yol aldı. Gaga onu karşılamaya çıktı, bir müjde taşıyarak diğerlerine doğru ilerledi. Anu ve Antu’nun ötesine, derinde ki meskene doğru yola koyuldu Nibiru. Cansız Tiamat’ın ve onun Kingu’sunun kısmeti üzerinde düşündü. Boyun eğdirdiği Tiamat’a geri döndü efendi Nibiru. Ona doğru ilerleyip onun cansız bedenini seyretmek için durakladı. Canavarı maharetle ikiye ayırmayı planlamıştı yüreğinde.

TİAMAT NİBİRU TARAFINDAN PARÇALANIYOR

Sonra bir midye gibi, göğsünden alt kısımlarına dek onu iki parçaya ayırdı. İç damarlarını parçaladı; altın damarlarına hayranlıkla baktı. Tiamat’ın arka kısmını ezdi efendi, üst kısmını tamamen kopardı. Kuzey rüzgarını, yardımcısını çağırdı yanına. Ve kopan başını bu rüzgar tarafından boşluğa taşınmasını emretti. Nibiru’nun rüzgarı Tiamat üstünde toplandı, onun açığa akan sularını süpürdü. Nibiru bir yıldırım fırlattı ve kuzey rüzgarına işaret verdi; Tiamat’ın üst kısmı bir parlaklığın içinde, bilinmeyen bir bölgeye taşındı.

Onunla birlikte Kingu’da sürülmüştü; kopartılan parçaya yoldaşlık edecekti. Ardından Nibiru, alt kısmın kısmetini belirledi: Savaş meydanını belirten kutsal bir yer, göklerde sürekli bir hatırlatıcı; savaşın ebedi hatırası kılmak istiyordu bunu. Topuzuyla bu alt parçayı döve döve ayırdı parçalara, dövülmüş bileziği oluştursunlar diye getirip onları dizdi bir araya, bir araya getirerek, bekçilik etsinler, diye onları yerleştirdi ki suları sulardan ayıran bir perde oluştursun.

Semanın üstündeki yukarı suları, ( asteroid kuşağı gezegen gruplarını birbirinden ayırdı)aşağısında ki aşağı sulardan ayırdı. Ve Nibiru sanatkarane işlerini böylece tamamladı. Sonra efendi göğü geçti ve bölgeleri taradı. Apsu’nun (güneş) mekanından başlayıp Gaga’nın (Plüton) meskenine dek boyutları ölçtü. Sonra derinin kıyısını inceledi Nibiru; bakışlarını doğduğu yere doğru dikti. Durakladı, tereddüt etti ama sonra yavaşça, semanın perdesine, savaş meydanına geri döndü. Tekrar Apsu’nun bölgesinden geçerken, Güneş’in artık kayıp olan eşini düşündü pişmanlıkla.

Tiamat’ın yaralı yarısına baktı; dikkatini onun üst kısmına yöneltti; ziynetleri olan yaşam suları hala yaralarından akmaktaydı. Altın damarlarından Apsu’nun ışınları yansımaktaydı. Derken Nibiru yaratıcısının mirasını, yaşam tohumunu hatırladı. Tiamat’ın üstüne yürüdüğünde, onu ikiye parçaladığında ona bu tohumu kesinlikle aktarmış olmalıydı. Sözleriyle Apsu’ya seslenip şöyle dedi. Isıtan ışınlarınla onun yaralarına şifa ver.Kırılan parça yeniden hayat bulsun, ailende kız evladın olsun. İzin verde sular tek yere toplansın, sağlam zemin belirsin.

KALICI YÖRÜNGELER OLUŞUYOR

Advertisement

Apsu dedi ki; Ona sağlam zemin diyelim, bundan böyle kitab_ı mukaddes olarak biline. Dönmesiyle oluşsun gün ve gece, gündüzleyin ona şifalı ışınlarımdan göndereyim. Kingu’da gece yaratığı ola, görev vereyim ki geceleri ışık saçarak Dünya’nın yoldaşı sonsuza dek Ay ola. Nibiru Apsu’nun sözlerini işitti, memnundu. Göğü geçti ve bölgeleri taradı; onu yücelten tanrılara kalıcı duraklar bahşetti. ( gezegenlerin kalıcı yörüngeleri oluşuyor)

Turlarını birbirlerinin yoluna çıkmayacak veya birbirlerinden geri kalmayacak şekilde mukadder kıldı. Göksel kilitleri sağlamladı; her iki yana kapılar kurdu. Kendisine en dıştaki evi mesken olarak kurdu; boyutları Gaga’nın ötesindeydi. Kaderi olacak büyük turu hükmetmesi için yalvardı Apsu’ya. Tüm tanrılar kendi duraklarından seslendiler: Nibiru’nun hükümranlığı üstün ola. O tanrıların en parlağıdır, o gerçekten de Güneş’in oğludur. Kendi meskeninden konuşup Apsu onayladı.

Gök ve yerin geçişi Nibiru’nun elindedir, adı geçiş olacak. Tanrılar ne yukarı ne aşağı geçecekler, Merkezi konumda o olacak, tanrılara çobanlık edecek. Onun turu bir şar ( üç bin altı yüz yıl)olacak, kaderi ise sonsuz ola.

ALALU DÜNYAYI KEŞFE ÇIKIYOR

Şimdi bu, eski zamanların nasıl başladığının ve altın çağ olarak bilinen çağın yıllıklarının ve Nibiru’dan Dünya’ya altın aramaya nasıl gidildiğinin hikayesidir. Başlangıcı, Alalu’nun Nibiru’dan kaçışıydı. Alalu büyük anlayışla donandı; öğrenerek çok bilgi edindi. Atası Anşargal sayesinde göklere ve turlara dair çokça bilgi birikmişti. Enşar sayesinde bilgi iyice çoğaldı. Alalu bunlardan çok şey öğrendi; bilgelerle görüştü, alimlere ve komutanlara danıştı.

Başlangıcın bilgisi böylece elde edilmişti; Alalu da bu bilgiye sahipti. Dövülmüş bilezikteki altın bunun doğrulamasıydı; dövülmüş bilezikteki altın, Tiamat’ın üst yarısındaki altının göstergesiydi. Alalu altın gezegenine vardı zaferle; arabası bir fırtınayla yere çakılmıştı. Bir ışınla çevreyi taradı, nerede olduğunu keşfetmeye çalıştı; arabası kuru toprağa inmişti; çok geniş sazlıkların tam kıyısında durmuştu. Kartal miğferini takıp balık giysisini giydi.

Arabanın kapağını açtı ve açık kapakta durakalıp etrafına merakla baktı. Zemin koyu renkliydi; göklerse mavi-beyaz; Hiç ses yoktu, bir kişi bile yoktu onu selamlayan. Yabancı bir gezegende tek başına duruyordu; Nibiru’dan sonsuza dek sürgün olmayı göze almıştı. Aşağıya indirdi kendini, ayak bastı koyu renkli toprağa; uzakta tepeler vardı, yakınlarda ise çokça yeşillik. Önünde sazlıklar uzanıyordu, içlerine yürüdü; suyun soğukluğundan içi titredi. Kuru toprağa geri çıktı; yabancı bir gezegende tek başına duruyordu.

Advertisement

Aklına üşüştü düşünceler; eşini ve çocuklarını özlemle andı. Nibiru’dan sonsuza dek sürgün mü olmuştu? Tekrar tekrar aklına bu geliyordu. Su besin bulup kısa süre sonra arabaya geri döndü. Derken bir uyku çöktü, derin bir uyuşukluk. Ne kadar uyudu bilemedi, onu ne uyandırdı anlayamadı. Dışarıda bir parlaklık vardı; Nibiru’da hiç görülmemiş bir ışıltı. Arabadan dışarı bir sırık uzattı; üstüne bir sınayan takılmıştı. Gezegenin havasını soludu ve havanın uygun olduğunu gösterdi.

Açtı arabanın kapağını ve orada derin bir soluk aldı. Bir daha, bir daha ve bir tane daha; gerçektende uygundu Ki’nin havası. Alalu el çırptı, bir mutluluk şarkısı söylüyordu. Kartal miğfersiz, balık giysisiz aşağıya, zemine iniverdi. Dışarıdaki parlaklık kör ediciydi; Güneş’in ışınları aşırı güçlüydü. Arabaya dönüp gözlerinin üstüne bir maske taktı. Taşına silahı aldı, kullanışlı bir sınayıcı bulup yanına aldı. Kendini aşağıya saldı; koyu renkli toprağa ayak bastı.

Sazlıklara doğru ilerledi; sular koyu yeşilimsiydi. Sazlıkların kıyısında çakıllar vardı; Alalu bir taş alıp sazlığın içlerine fırlattı doğruca, sazlıklarda hareket eden gözler vardı: sular dopdoluydu balıklarla. Sınayıcıyı sazlıklara indirdi; çamurlu suları inceledi; içmeye uygun değildi suyu, Alalu hayal kırıklığına uğradı. Sazlıklara sırtını dönüp tepelere doğru ilerledi. Yeşilliklerin arasından geçiyordu; çalıların yerini ağaçlar almaya başladı. Ve burası meyve bahçesi gibiydi, ağaçlar dalları meyvelerle yüklüydü. Tatlı kokuları cezbediciydi.

Alalu bir meyve kopardı dalından ve ısırdı. Kokusu tatlıydı ya, tadı ondanda tatlıydı. Alalu buna çok sevindi. Alalu Güneş’in ışınlarından uzağa yürüyordu; yönünü tepelere doğru çevirdi. Ağaçlar arasında, ayağının altında bir ıslaklık peydah oldu; yakınlarda su vardı demek; yolunu ıslaklığa çevirdi, ormanın ortasında bir gölcük vardı, durgun suyla dolu bir birikinti. Sınayıcıyı gölete daldırdı; su içilmeye uygundu. Alalu güldü, durmak bilmez bir kahkahayla güldü, güldü.

Hava iyiydi, su içmeye uygun; meyveler vardı ve balıklar. Hevesle eğildi Alalu, avuçlarını birleştirip; suyla doldurup ağzına götürdü. Suda bir serinlik vardı, Nibiru’dakinden farklıydı tadı. Bir daha içti ve aniden korkuyla yerinden fırladı: tıslayan bir ses duymuştu; gölcüğün kenarında kayarak ilerleyen bir şey hareket ediyordu. Taşıdığı silahı kavrayıp tıslamaya doğru ışınını yolladı. Hareket kesildi; tıslama sona erdi. Tehlikenin ne olduğunu görmek için öne çıktı Alalu. Kaygan leş hareketsiz yatıyordu.

Ölmüştü yaratık ve ne tuhaf görünüyordu: Uzun bedeni bir ip gibiydi; bedeninde elleri ayakları yoktu; Küçük başında gözleri sert bakışlı, ağzından dışarı sarkmış dili çatallı. Daha önce Nibiru’da hiç görülmemişbir manzara; başka bir dünyanın yaratığıydı bu. Meyve bahçesinin bekçisimiydi acaba, diye kendi kendine düşündü Alalu. Suyun efendisi miydi diye meraklandı. Taşıma kabına su doldurdu; etrafa dikkatle bakınarak arabaya doğru yola koyuldu. Tatlı meyvelerden de topladı; arabaya geri döndü.

ALALU ALTIN ARAMAYA BAŞLIYOR

Advertisement

Güneş’in ışınlarının parlaklığı çok azalmıştı; arabaya vardığında hava artık karanlıktı. Günün kısalığını düşündü Alalu; kısalığı onu çok şaşırtmıştı. Sazlıklar yönünden ufuktan soğuk bir aydınlık doğuyordu. Beyaz renkli bir top hızla göklere yükselmekteydi. Ve baktı ki bu Dünya’nın yoldaşı, Kingu. Başlangıca ilişkin anlatılanların gerçek olduğunu şimdi gözleriyle görüyordu: gezegenler ve onların turları; dövülmüş bilezik, Dünya Ki, onun uydusu Kingu; hepsi de yaratılmış, böyle çağırılmıştı demek.

Alalu, doğruluğunu görmesi gereken bir gerçek daha olduğunu geçirdi yüreğinden: kurtuluş anlamına gelen altının da bulunması gerekiyordu. Başlangıç hikayelerinde gerçek payı vardıysa eğer, Tiamat’ın altın damarları akan sularla yıkandılarsa; onun kesilip kopartılan yarısı olan Ki’nin sularında da altın bulunmalıydı. Alalu titreyen elleriyle sınayıcıyı arabanın sırığından çıkarttı. Titreyen elleriyle balık giysisini kuşandı; hızla yaklaşan gün ışığını bekliyordu hevesle.

Şafak söktüğünde arabadan çıktı, hızla sazlıkların içine daldı. Derin sulara doğru ilerleyip sınayıcıyı sulara soktu. Hevesle bakıyordu onun aydınlanan yüzüne; kalbi deliler gibi atıyordu. Sınayıcı suyun içeriğini gösteriyordu; bulgularını semboller ve sayılarla açığa vuruyordu. Aniden durdu Alalu’nun kalp atışı: sularda altın vardı. Böyle diyordu sınayıcı. Heyecandan titreyen bacaklarla ileri yürüdü Alalu; sazlıkların daha derinlerine ilerledi. Sınayıcıyı tekrar suya soktu; sınayıcı yine altın duyurdu.

ALALU ALTIN BULDUĞUNU NİBİRU GEZEGENİNE BİLDİRİYOR

Alalu’nun gırtlağından bir feryat, bir zafer çığlığı kopup çıktı: Nibiru’nun kısmeti artık onun ellerindeydi. Arabaya geri dönüp balık giysisini çıkarttı ve komutan koltuğuna yerleşti. Nibiru’nun turunun yönünü bulmak için kaderler tabletlerinin bildiği tüm turları canlandırdı. Sözleri taşıyanı kurcaladı, sözleri Nibiru’ya doğru taşınacaktı. Sonra Nibiru’ya şu sözleri söyledi: Büyük Alalu’nun sözleri, Nibiru’daki Anu’ya sesleniyor. Başka bir dünya üstündeyim; kurtuluş altınını buldum; Nibiru’nun kısmeti benim ellerimde, şartlarıma kulak ver ve dinle.

BÖLÜM 1

About Post Author

Advertisement
Advertisement
1 Comment

You must be logged in to post a comment Login

Leave a Reply

Ekonomi

1991-1998- 2001- 2008 arası çalışanların emeklilik tablosu hesaplandı

Türkiye’de erken emeklilik şartları, sigorta başlangıç tarihleri, prim gün sayıları ve emeklilik yaşına göre değişiklik gösteriyor. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından yayımlanan güncellenmiş tablo, milyonlarca çalışanın erken emeklilik şartlarını net bir şekilde belirliyor. Yeni düzenlemeler, 1999 öncesi ve sonrası sigorta girişi olan çalışanlar için farklı kriterler sunuyor.

ERKEN EMEKLİLİK ŞARTLARI NELERDİR?

Erken emeklilik hakkı, sigorta başlangıç tarihine ve ödenen prim günlerine bağlı olarak değişiyor. Özellikle 31 Aralık 2008 sonrası sigorta girişi olan çalışanlar için yaş ve prim şartları daha farklı şekilde düzenlenmiş durumda.

  • 31 Aralık 2008 ve Sonrası: Erkeklerde 7.100 gün prim ve 60 yaş, kadınlarda ise 7.100 gün prim ve 58 yaş şartı bulunuyor.
  • 09 Eylül 1999 – 31 Aralık 2008 Arası: Erkekler için 7.000 gün prim ve 60 yaş, kadınlar için 7.000 gün prim ve 58 yaş şartı geçerli.

Daha eski sigorta başlangıç tarihlerinde prim gün sayısı ve yaş şartları kademeli olarak düşüş gösteriyor. Her sigorta başlangıç tarihi için farklı kriterler uygulanıyor. Örneğin, 24 Mayıs 1998 – 23 Mayıs 1999 tarihleri arasında sigortalı olan kadınlar için 20 yıl sigortalılık süresi ve 5.975 gün prim ödeme şartı aranıyor.

ERKEKLER İÇİN EMEKLİLİK ŞARTLARI

  • 31 Aralık 2008 ve Sonrası: 7.100 gün prim, 60 yaş
  • 09 Eylül 1999 – 31 Aralık 2008: 7.000 gün prim, 60 yaş
  • 24 Kasım 1998 – 08 Eylül 1999: 25 yıl sigortalılık, 5.975 gün prim, 58 yaş
  • 24 Mayıs 1997 – 23 Kasım 1998: 25 yıl sigortalılık, 5.900 gün prim, 57 yaş
  • 24 Kasım 1995 – 23 Mayıs 1997: 25 yıl sigortalılık, 5.825 gün prim, 56 yaş

Sigorta başlangıç tarihi daha eskiye gittikçe prim gün sayısı ve yaş şartı kademeli olarak azalıyor. Örneğin, 24 Mayıs 1985 – 23 Mayıs 1986 arasında sigortalı olan erkekler için 25 yıl sigortalılık süresi, 5.075 gün prim ödemesi ve 53 yaş şartı bulunuyor.

KADINLAR İÇİN EMEKLİLİK ŞARTLARI

  • 31 Aralık 2008 ve Sonrası: 7.100 gün prim, 58 yaş
  • 09 Eylül 1999 – 31 Aralık 2008: 7.000 gün prim, 58 yaş
  • 24 Mayıs 1999 – 08 Eylül 1999: 20 yıl sigortalılık, 5.975 gün prim, 56 yaş
  • 24 Mayıs 1998 – 23 Mayıs 1999: 20 yıl sigortalılık, 5.975 gün prim, 55 yaş
  • 24 Mayıs 1997 – 23 Mayıs 1998: 20 yıl sigortalılık, 5.975 gün prim, 54 yaş

Kadınlar için de sigorta başlangıç tarihi daha eskiye gittikçe prim gün sayısı ve yaş şartı kademeli olarak azalıyor. 01 Nisan 1981 ve öncesinde sigorta başlangıcı olan kadınlar için 20 yıl sigortalılık süresi ve 5.000 gün prim ödemesi yeterli görülüyor ve yaş şartı aranmıyor.

ERKEN EMEKLİLİK BEKLENTİLERİ

Çalışanlar, sigorta başlangıç tarihlerine bağlı olarak erken emeklilik şartlarını dikkatle takip ediyor. SGK tarafından yayımlanan güncellenmiş tablo, çalışanların emeklilik planlamalarını yapmalarına yardımcı oluyor. Her bireyin kendi sigorta giriş tarihine göre belirlenen prim gün sayısı ve yaş şartlarını incelemesi, erken emeklilik süreci hakkında daha bilinçli kararlar almasını sağlayacaktır.

Advertisement

About Post Author

Continue Reading

Gündem

Kadın garsonun yüzüne tabakla vurdu

Londra’daki Nando’s restoranında meydana gelen bir olay, sosyal medyada geniş yankı uyandırdı. Bir ailenin akşam yemeği için gittiği restoranda, erkek bir müşteri garsona tabakla vurdu. O anlar, restoranın güvenlik kameralarına yansıdı ve olay, hızla sosyal medyada viral oldu.

GARSON ZAHRA’YA SALDIRI GERÇEKLEŞTİ

Olay, Londra’nın Stratford semtinde bulunan Nando’s restoranında yaşandı. CCTV görüntülerinde, garson Zahra’nın masaya sipariş getirdiği sırada, erkek müşterinin tabakla ona vurduğu görülüyor. Saldırıya uğrayan garsonun bağırarak uzaklaştığı ve ailenin hiçbir şey olmamış gibi restorandan ayrıldığı dikkat çekiyor.

ZAHRA, POLİSİN YAKLAŞIMINDAN DUYDUĞU HAYAL KIRIKLIĞINI PAYLAŞTI

Olay sonrası TikTok’ta bir video paylaşan Zahra, özellikle Met Polisi’nin olayın başındaki yaklaşımından duyduğu hayal kırıklığını dile getirdi. İlk başta, polis soruşturmayı gerektiği gibi ele almadı ve Zahra’yı hayal kırıklığına uğrattı. Ancak, olayın sosyal medyada büyük ses getirmesi ve kamuoyundan gelen tepkiler sonrasında, polis soruşturmayı yeniden başlattı.

POLİS, ŞÜPHELİYİ TUTUKLADI

Advertisement

Met Polisi, Mart 2024’te gerçekleşen saldırıyla ilgili olarak 32 yaşındaki bir şüpheliyi 30 Ocak Perşembe günü tutukladı. Şüpheli, sorgusunun ardından kefaletle serbest bırakıldı ve Mart ayı ortasında tekrar ifadeye çağrılacak.

ZAHRA’DAN TOPLUMSAL FARKINDALIK ÇAĞRISI

Zahra, sosyal medyada kendisine gösterilen yoğun desteğe teşekkür ederken, kadınlara, genç kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet olaylarının artmasına dikkat çekmek için yaşadıklarını paylaşmanın önemli olduğunu vurguladı. Benzer olayların yaşanmaması için toplumsal farkındalığın artırılması gerektiğini belirtti.

MET POLİSİ’NDEN İHBAR ÇAĞRISI

Met Polisi, olayla ilgili bilgisi olan kişilerin 101 numaralı telefonu aramalarını veya @MetCC sosyal medya hesabı üzerinden CAD 1872/21Aug referans numarasıyla ihbarda bulunmalarını istedi. Soruşturma devam ediyor.

About Post Author

Continue Reading

Ekonomi

Kira artış oranları belli oldu: Şubat ayında kira zamları ne kadar olacak?

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Ocak ayı enflasyon verilerini açıkladı. Enflasyon rakamlarının duyurulmasıyla birlikte milyonlarca kiracının ve ev sahibinin merakla beklediği Şubat ayı kira artış oranı da netleşti. Peki, 2025 yılı Şubat ayında kira artış oranı yüzde kaç oldu? Ev sahipleri kiralarına en fazla ne kadar zam yapabilecek? İşte detaylar…

TÜİK OCAK AYI ENFLASYON VERİLERİNİ AÇIKLADI

TÜİK tarafından açıklanan verilere göre, Ocak ayı enflasyonu yüzde 5,03 olarak belirlendi. Yıllık enflasyon ise yüzde 42,12 olarak duyuruldu. 12 aylık ortalama enflasyon oranı ise kira zam oranının belirlenmesinde etkili oldu.

ŞUBAT AYI KİRA ZAM ORANI YÜZDE KAÇ OLDU?

Geçtiğimiz ay TÜİK, kira artış oranını yüzde 58,51 olarak açıklamıştı. Ocak ayı TÜFE rakamlarının belirlenmesiyle Şubat ayı kira zam oranı yüzde 56,35 olarak hesaplandı. Bu oran, ev sahiplerinin sözleşme yenileme döneminde uygulayabileceği tavan zam oranı olacak.

KİRA ARTIŞI NASIL HESAPLANIR?

Kira artış oranının belirlenmesiyle birlikte yeni kira bedelleri de netleşti. İşte bazı örnek hesaplamalar:

Advertisement
  • Mevcut Kira Bedeli: 10.000 TL
    Artış Oranı: %56,35
    Yeni Kira Bedeli: 15.635 TL
  • Mevcut Kira Bedeli: 20.000 TL
    Artış Oranı: %56,35
    Yeni Kira Bedeli: 31.270 TL

Ev sahipleri ve kiracılar, belirtilen oranı göz önünde bulundurarak yeni kira bedellerini belirleyebilir. 2025 yılı için kira artış oranları, enflasyon verilerine bağlı olarak şekillenmeye devam edecek.

About Post Author

Continue Reading

Kaçırmayın

Gündem2 gün ago

Kadın garsonun yüzüne tabakla vurdu

Londra’daki Nando’s restoranında meydana gelen bir olay, sosyal medyada geniş yankı uyandırdı. Bir ailenin akşam yemeği için gittiği restoranda, erkek...

Gündem1 hafta ago

Son Dakika! Ekrem İmamoğlu’na yeni soruşturma

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun düzenlediği "Heybedeki Turp" konulu basın toplantısının ardından başlatılan soruşturma, kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Özellikle...

Gündem2 hafta ago

Yüksel Güran ve Salim Güran arasında ilişki var mı? Gerekçeli kararda net olarak açıklandı

Diyarbakır'da 8 yaşındaki Narin Güran'ın öldürülmesine ilişkin davada, 4 sanığa verilen 3 ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının gerekçeli kararı açıklandı. 950...

Gündem2 hafta ago

Bolu yangınında yapılan en acı telefon görüşmesi ortaya çıktı

Bolu Kartalkaya’da çıkan otel yangını, Türkiye’yi yasa boğdu. Yangında 79 vatandaşımız hayatını kaybetti. Felaketin ardından geriye gözyaşı dolu aileler ve...

Gündem2 hafta ago

Meteorolojiden sarı kodlu uyarı: Türkiye donacak

Meteoroloji Genel Müdürlüğü, 23 Ocak itibarıyla yurt genelinde etkili olması beklenen hava durumu tahminlerini paylaştı. Marmara, İç Anadolu, Karadeniz ve...

Gündem2 hafta ago

Bolu yangınında alevlerin arasında kayıt yapmış: İlk kez yayınlanan dehşet anları

Bolu’daki büyük yangın sonrası, Grand Kartal Otel’deki yangın merdiveni konusu yoğun tartışmalara neden oldu. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri...

Gündem2 hafta ago

Planlarınızı önceden yapın: 2025 dini ve resmi tatil takvimi açıklandı

2025 yılı için resmi tatil günleri açıklandı! Tatil planlaması yapmak isteyenler için dini bayramlar ve milli bayramların hangi günlere denk...

Gündem3 ay ago

Narin’in köyü Tavşantepe imamı hakkında flaş gelişme

Diyarbakır’da kaybolduktan sonra cansız bedeni bulunan 8 yaşındaki Narin Güran’ın öldürülmesine ilişkin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmada köyün imamı R.K....

Gündem3 ay ago

Devlet hastanesinde dehşet: Sapık doktor hastasını dakikalarca taciz etti

Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde yer alan Suruç Devlet Hastanesi’nde görevli Dahiliye doktoru H.F.V, muayene için gelen 25 yaşındaki kadın hasta L.İ’yi...

Trend Haberler