ASLINDA HİÇ AY’A GİDİLMEDİ Mİ?
Yapılan inanılmaz sahtekârlıkları başta Amerikan vatandaşlarına daha sonra da tüm dünyaya anlatmak için böyle bir sinema endüstrisine ihtiyaç vardır.
Trump’ın başlattığı ekonomik savaşta ABD’nin yumuşak karnından vurmak gerekiyor. Zira bunu kendileri istedi. İşte ABD’nin yumuşak karnı sahtekârlıktır. Eğer bunu dünyaya iyi bir şekilde anlatabilir isek işte o zaman Trump dâhil bütün Amerikalılar, Türkiye’nin üstüne gitmekle ne büyük bir hata yaptığını anlayacaktır.
Dünya sinema endüstrisinin en büyüğü ABD’de Hollywood’dadır. En gelişmiş çekim ekipmanları ve en değerli sanatçılar muazzam paralar karşılığında bu endüstride çalışırlar. İyi de hiç düşündünüz mü; neden Amerikalılar bu konuda zirveye yerleşmişler?
Bunun cevabı işte bu yazının konusu ile alakalıdır. Çünkü yapılan inanılmaz sahtekârlıkları başta Amerikan vatandaşlarına daha sonra da tüm dünyaya anlatmak için böyle bir sinema endüstrisine ihtiyaç vardır. Bu endüstrinin ulaşmış olduğu son noktada; İslam düşmanlığını yaymak için DAEŞ’in bütün dünyayı ayağa kaldıracak eylemlerini çok profesyonelce hazırlanmış videolarında gördük. ABD’nin yardımı olmadan bu görüntüleri çekmek mümkün değildir.
İşte DAEŞ görüntülerine benzer şekilde 1969 yılında Amerikan‘ın Aya inme sahtekârlığı hala yasak bölge adıyla bilinen Area 51‘ci bölgede planlanmıştı. Bu filimde rol alan astronotlar en başarılı aktörler arasından seçilmiş ve bütün dünya kandırılmıştı.
Uzay bilimleri konusunda dünyanın çeşitli ülkelerinde faaliyet gösteren bilim adamlarının Aya hiç bir zaman iniş yapılmadığı yönünde görüş açıklamalarına rağmen NASA inatla bu yalanla birlikte yaşamaya devam ediyor.Hâlbuki Rusya ve Çin Halk Cumhuriyeti‘nin uzay programı çalışmalarından sorumlu bilim adamları ABD‘nin 1969 yılında sözde uzaydan yayınladığı görüntülerin, stüdyoda çekilmiş adi bir Hollywood filminden ibaret olduğunu ispatlamış durumdalar.
Özellikle Rus bilim adamları ABD‘nin aya iniş yapma konusunu son derece alaycı bir biçimde değerlendirip resmen Amerikalılarla dalga geçiyor. Artık Trump bütün kırmızıçizgileri aştığı için bizimde bunu yapmamız gerekiyor. Ruslara göre Amerikan‘ın Aya inme yalanı hala şu anda bile yasak bölge de planlanmıştı. Zira 1969 yıllarında Rusya uzay araştırmaları programı Amerika‘dan çok daha ilerdeydi. Uzaya ilk insanı Yuri Gagarin’i göndermişlerdi.
O dönemlerde yeni başkanlığa seçilen Richard Nixon hükümeti Amerikan halkının desteğini almak için böyle bir sansasyonel başarıya imza atmak istiyordu ve bunu da sahte Ay yolculukları ile başarmıştı. Fakat günümüzde Hollywood filmlerinde dahi bu sahtekârlık açıkça ifade edilebilmektedir.
İşte bu hayli ses getirecek hayali Ay yolculuğunun en önemli hatalarını yazarak ABD’nin ipliğini pazara çıkaralım. Yazı uzun olacağından dizi şeklinde yayınlamakta yarar vardır.
Öncelikle Ay yolculuğu; bugünün teknolojisine göre dahi zordur. Daha doğrusu Ay’a 1969’da da gitmek mümkündü. Lakin Ay’dan geri dönüş yapmak bugün bile çok zordur. Hele hele müzede sergilenen tenekeden yapılmış oyuncaklara benzeyen Apollo modülleri ile bunu başarmak imkânsızdır.
Ay yolculuğunun en zor kısımlarından bir tanesi ise Güneş’in radyasyonlarından korunmaktır. Van Allen kuşaklarının dışına yani Dünya’nın manyetik alanından çıkıldığında öldürücü ışınlardan koruyucu giysiler üretmek çok pahalıdır. Ayrıca yolculuğu insan sağlığına uygun bir şekilde yapacak uzay araçları hala kolay kolay yapılamamaktadır. 1969 da ise o günkü kıyafetlerle uzaya çıkan birisinin köfte olup dünyaya gelmesi gerekirdi.
Rusya ile silah yarışında büyük çaba harcayan ABD, dünya kamuoyu önünde uzay konusunda da Rusya‘dan geri kalmamak istiyordu. Ruslar tarafından başarılabilecek bir ilk iniş, Amerika‘nın savunma teknolojisindeki üstünlüğüne büyük bir darbe vurabilirdi. Süper güç olmasına yarayan silah satışları kesilirse ülke ekonomisi felç olabilirdi.
20 Temmuz 1969 tarihinde gerçekleştirilen sahtekârlık ne yazık ki aradan tam 49 sene geçtiği halde hala devam ediyor. Bunu o tarihlerdeki politikacıların aymazlığına verebiliriz. Lakin bu büyük yalanı hala devam ettirmek insanlık adına utanç verici bir durumdur.
Amerika Birleşik Devletleri‘nin Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, 20 Temmuz’u hala Aya iniş yıldönümü olarak kutluyor. İddiaya göre 1969 yılında Ay yüzeyine iniş yapmak için fırlatılan Apollo 11, uzayda 4 günlük bir yolculuğun ardından Aya iniş yapan ilk uzay mekiği olarak tarihe geçirilmeye çalışıldı. Ancak İngiliz gazetesi The Telegraph bu konuda farklı görüşler ortaya attı, ünlü gazete1969 yılında gerçekleşen uzay yolculuğu sırasında Aya hiç bir zaman iniş yapılmadığı konusunu dile getiren ciddi kuşkuların bulunduğunu savunarak büyük bir gazetecilik başarısına imza attı.
The Telegraph, kuşkularını ve buna neden olan maddeleri 10 ayrı başlıkta yayınlamıştı. Türkiye’de neredeyse hiç gündeme gelmeyen bu haber dünyada ciddi bir karşılık görmüş günlerce tartışılmıştı.
Gazeteye göre Ayda çekilen görüntülerin orijinal video kayıtları nedense bir anda yok olmuştu. ABD’de bu video ve ses kayıtları üzerinde defalarca inceleme yapan çok sayıda kuruluş; Aya iniş sırasında gerçekleşen canlı görüntülerde onlarca sahte bölümlerin yer aldığını öne sürüyordu. Özellikle ışık kaynağı ve gölgelerin bir birini tutmadığı, hatta çoğu yerlerde montaj bulunduğunu resmi delillerle ortaya koydular.
Orijinal görüntülerin kaybolma sebebini de; ilk görüntülerdeki sahteliğin üstünü örtmek için kaybettirilmesi ihtiyacı olduğu ileri sürüldü. Böylece montaj sorumluluğunu almamaya çalışıyorlardı. Daha sonra açıklama yapan NASA yetkilileri, görüntülerin kasıtlı olarak yok edilmediğini, ancak dünyada var olan video kayıtlarının bir çoğunda orijinalden alıntı yapıldığını itiraf etmek durumunda kaldılar.
Artık anlaşılmıştı ki; Rusya‘nın Aya çıkma planları 1969‘ların başında kesinlik kazanmaya başlamış ve o dönemde paniğe kapılan Nixon hükümeti, Amerikan halkına hoş görünmek içinNavada bölgesinde dev bir stüdyoda Aya inme görüntülerinin çekimini yapmıştı.
Ruslara göre zaten Amerika hiç bir zaman aya iniş yapmamıştı. 11 Eylül saldırısı dahi girişi hala yasak olan 51‘ci bölgede planlanmıştı. Bu sefer Bush yönetimi yıkılan komünizm yerine İslam’ı hedef haline getirmek ve zor durumdaki silah sanayini kurtarmak için böyle bir plan yapmıştı. Başarılı da oldular; zira dünyayı soğuk savaş yılları ardından esen barış rüzgârlarına rağmen tekrar kan gölüne çevirdiler.
Amerikan halkının önemli bir kısmı ise nihayet ortaya çıkan bilgiler nedeniyle kabul etmeye başlamıştı. Astronot Amstrong’a defalarca yapmış olduğu sahtekarlığı itiraf ettirmeye çalışan ABD vatandaşları hala yaşıyor. ABD’de sahte Ay yolculuğu konusunda muazzam bir bilgi paylaşımı var. İnternet siteleri bu sahtekarlığın peşini bırakmayıp ABD hükümetini itiraf etmeye zorluyorlar.
Ülkemizde ise böyle konular neredeyse hiç tartışılmadı. Çünkü ABD’ye bağlı hükümetler asla Amerikalıları kızdırmak istemediler. Üniversitelerimiz ise böyle bilimsel tartışmalar içine giremeyecek kadar ideolojik yapıdaydı. Başörtüsü nedeniyle okuldan atılması gereken on binlerce öğrenci varken böyle işlerle uğraşmak çok yanlıştı.
İyi de aradan 20 yıl geçti hala Uzay enstitüleri bu konuya el atması gerekmiyor mu? Üniversitelerimizin günümüzdeki teknolojik gelişmeler ışığında bu konuya ön yargısız bir biçimde el atması çoktan gelmiş de geçmiştir
İngiliz gazetesi The Telegraph‘a göre, Aya çıkma olayı 20‘ci yüzyılın en büyük yalanı olarak tarih sayfalarına geçmiştir. Ayda hiç bir zaman yer çekimi veya rüzgar olmadığı halde dikilen bayrakta bazen küçük dalgalanmalar gözlendiği için bu konuda Amerikalılarla bir hayli dalga geçiliyor.
Yolculuk görüntülerinde gece sahnesi varken yıldızların neden arkaplanda yer almadığı ise bir başka alay konusu. NASA‘da yıllarca görev yapan bir kişi ise bu sorulara şöyle cevap veriyor:
Bayrakta küçük dalgalanma olayına, hemen yakında bulunan uzay modülünden gelen egzoz gazı neden olmuştur. Ne yani “astronotlar yellendi” de ondan oldu, diyemeyecekler tabii!
Arkaplanda neden yıldız gözükmüyor sorusuna ise “o dönemlerde yıldızları görüntüleyebilecek kameralar bulunmadığı” cevabı veriliyor. Tamam bu biraz daha makul bir cevap elbette.
Uzay bilimi ile uğraşanların sordukları sorular bu kadar değil elbette. Özellikle şu sorular çok sorulmaktadır.
İnternet ortamında bir takım görüntülerde astronot Neil Armstrong aya ilk defa ayak bastığı sırada bir anda stüdyodaki tavandan kopan büyük bir metal cisim Armstrong‘un sol koluna çarpıyor ve herkes yardıma koşuyor. Peki, buna ne demeli?
NASA bu konuda soğukkanlı bir şekilde itiraf ediyor ve diyor ki: “Bu gerçekten de yerde yapılan deneme çekimleri sırasında yaşanan talihsiz bir kaza olmuştur. Üstelik yerde birçok prova çekimleri yapıldı, insanlar bunu orijinal görüntülere monte edip dalga geçiyorlar. Oysa biz; insanlığın hizmetine sunulan büyük bir başarıyı gerçekleştirdik “.
Diğer merak edilen bir konu da: Hesaplamalara göre Ay yüzeyindeki gündüz sıcaklığı 260 ile 280 derece arasında değişiklik gösteriyor. Bu derecedeki sıcaklıkta çekilen filmler erir ve insanlar muhtemelen rahatsız olur. Hatta muhtemelen ölür… Peki ama astronotlar neden bu kadar rahat görünüyorlar? Üstelik Ay‘dan getirilen kaya parçalarından bire bir aynısı Antarktika kıtasında bile bulunuyor.
Nitekim sorular hiç bitmiyor:
İniş modülü Ay‘ın yüzeyinden ayrıldıktan sonra roketten çıkması gereken alev neden görünmüyor?
Nixon hükümeti döneminde tam 6 sefer Aya iniş gerçekleştiği söylendiği halde neden sonraki gelen hükümetler döneminde sadece bir kere olsun Aya iniş gerçekleşemedi?
İniş modülünün ağırlığı 17 ton olduğu halde neden kum üzerinde hiçbir iz bırakmadan duruyor?Hâlbuki hemen yanıbaşında astronotların kumdaki ayak izlerini görmek mümkün. Modül neden iz bırakmadı?
Ay’ın görünmeyen karanlık yüzündeki hava sıcaklığının eksi 41 dereceye kadar düştüğü için bu 40 dereceden itibaren cisimlerin kırılganlık derecesinin artacaktır. Bu sıcaklıkta elektrikli cihazlar çalışması zordur. Sıcaktan soğuğa geçerken yaşanan bu ani ısı değişikliği, cisimlerde esnemelere ve kırılmalara sebep olur. Peki ekipmanlar ve astronotlar nasıl bu kadar rahat çalışabiliyorlar?
NASA yetkilileri bu sorulara ciddi bir cevap vermek yerine geçiştirecek türden cevaplar vermektedir. Şunları söylemiştir:
“Bütün bu olasılıklar için gerekli önlemler alınmıştır. Üstelik yeryüzündeki denemeler yıllar sürmüştür. Uzayda her türlü ısı ortamlarına dayanıklı giysiler kullanılmıştır. İnsanlar bu tür saçma sorularla Aya gidilmedi şeklinde asıl gerçekle ilgisi olmayan komplo teorilerini ortaya atıyorlar. Oysa biz bunu hak etmiyoruz.ABD, o yıllarda defalarca uzay yolculuğu gerçekleştirdi”.
İşte Sibirya Ekspresi yazarının dediği gibi “yalanlarla istediğin yere kadar gidebilirsin fakat asla dönemezsin”…
NASA’nın dünyaya sunduğu görüntülerde Ay yolculuğunun sahtekarlık olduğu görülebilmektedir. Zaten NASA yetkilileri bazı görüntülerin prova maksadı ile çekildiğini daha sonra yanlışlıkla gerçek görüntülere montajının yapıldığını itiraf ediyorlar. Aslında mesele çok açık olup buz gibi bir sahtekarlıktır.
Biz yine de okuyucuları ikna etmek için dünyada çok sorulan fakat bizim araştırmacılarımızın hiç ilgisini çekmeyen sorulara devam edelim:
NASA’nın görüntülerinde çok düşük bir yerçekimi ortamında astronotlar bazen yürüme ile zıplama arasında gidip gelen hareketler yapıyorlar.Televizyon çekimlerinin birinde, astronotun zıplamak için dizlerini büktüğü ama sonuçta bir kaç adımdan öteye gidemediği gözleniyor. Astronotlar, yerçekiminin 6 kat daha az olduğu bir ortamda, niçin normal bir insanın yeryüzünde zıplayabileceği kadar bir mesafeye zıplayabiliyorlar?
Bu sorunun cevabı yok. O halde biz söyleyelim. Belliki ince çelik bir telle bugün hokkabazların yaptığı gibi stüdyo tavanında asılı duran astronotlar, kontrollü bir şekilde yürütülüyorlar. Bazı görüntülerde astronotların sırtına takılan ince halatların üzerine düşen ışık yansıması bile fark edilebiliyor.
Resimlerin birinde iki metre mesafe ile karşı karşıya duran iki Astronot gölgesinin biri uzunken bir diğeri çok kısa, bu nasıl oluyor?
NASA: “Bu resimler üzerinde sonradan montaj yapanlar olmuştur. Gerçek resimlerde gölgeler çok makul duruyor. Ayrıca engebeli olan zeminlerde gölgeler bir biri ile aynı uzunlukta olmayabilir”.
Yeryüzünden 250 ve 750 mil yükseklikteki mesafeler arasında kalan bölgeye Van Allen Kuşağı ismi veriliyor. Bu kuşak, güneşten gelen radyoaktivite yüklü ışınların dünyaya gelmesini engelliyor. Astronotların, Ay’a gidebilmesi için bu kuşağın dışına çıkmaları gerekiyor. Bu manyetik alanın dışında insan bedeninin zarar görmemesi için o günkü teknoloji ile 4 metre kalınlığında bir kurşun tabakasıyla kaplanmış kıyafetlerin olması gerekiyor.
Bunun yanısıra, çekilen görüntülerde astronotların sert bir şekilde dizlerinin üstüne düştükleri birkaç sahne görülüyor. Böylelikle kendilerini büyük bir riske atmış olmuyorlar mı?Ya basınca dayanıklı elbiseleri yırtılsaydı?
NASA sorulara sorularla cevap veriyor ki. Zor durumda kalındığında en güzel metot budur:
” Bu elbiseler öyle kolayca yırtılacak elbiseler değil. Bunların yerde denenmediğini mi sanıyorsunuz? Uzay yolculuğu öyle sıradan bir yolculuk olamaz. Her türlü önlem alınır öyle yolculuğa çıkılır. Ayrıca basınç diye bir kavram yok orada. Yüksek dereceli ısıdan bahsediyorsunuz. Aslında yolculuk sırasında çok yüksek ısıları unutturacak tehlike ortamları vardır uzayda. Ancak insanoğlu bütün bunların üstesinde gelebilecek kabiliyettedir. O mertebeye gelmeden uzaklara zaten gidilemez. Belli bir birikim olmadan, ayrıca risk almadan uzay yolculuğu asla söz konusu olamaz. İnsanlık şimdi ışık hızıyla uzayda yol almanın imkânlarını araştırıyor. Soruyu soranlarsa 30-40 yıl gerilerden bahsediyorsunuz. Biz birkaç ışık yılı ileriyi düşünüyoruz. Gözümüz hala yükseklerde…”.
Modül’ün altında niye iz yok? NASA’ya göre Ay modülü Ay’a indiğinde motorlarından 3000 Ibs’lik (yaklaşık 1,5 ton) basınç çıkıyordu. Bize anlatıldığı ve görüntülerden anlaşıldığı kadarıyla, Ay yüzeyi tozlu ve yumuşak. Peki iniş esnasında, modülün altına denk gelen kısımda niçin herhangi bir yıpranma, dağılmış yumuşak doku yada itmeden oluşan bir çukur görmüyoruz?
Aynı şekilde niçin Ay modülünün ayaklarında tozlanma göze çarpmıyor? Resimlerde bir başka ilginç nokta da, modülün hemen altında bir ayak izinin bulunması. Peki, tam olarak modülün altına denk gelen bölgeye bu ayak izi nasıl geldi? Astronotlar bilindiği kadarı ile modülün altına girmediğine göre, acaba stüdyoda çalışan set işçileri, daha önce senaryo çalışması yapan astronotlardan birinin ayak izlerini silmeyi mi unuttular? Ya da modül eski yerinden kaldırılıp şu an bulunduğu yere mi taşındı?…
Ay’da Atmosfer Yoksa, Nasıl oluyor da arka planda yıldızlar yok? Yine bir başka resimde astronotları Ay yüzeyine indiren Ay modülünü görüyoruz. B ile işaretlenen yere baktığımızda gökyüzünde hiçbir yıldızın görünmediğini fark ediyoruz. Madem ki atmosfer yok, niye arka planda parlak yıldızlar gözümüze çarpmıyor?
NASA uzmanları bu soruları basit fotoğrafçılık mantığı ile açıklamaya çalışıyor lakin bu büyük projenin mantığına aykırı bir cevapla yetiniyor:
“Eğer yakın plandaki nesneleri (astronot, ay modülü gibi) odaklarsanız, arka plandaki parlak nesneleri (yıldızları) aynı poz içinde yakalayamazsınız”
(A) ile işaretlenen noktaya baktığınızda, ay modülünün karanlık tarafında kalan Amerikan bayrağını net olarak görüyorsunuz. Komploculara göre, bu fotoğraf Ay’da çekilmiş olamaz. Zira eğer bir cisim Ay yüzeyinde gölgede kalıyorsa, onu görmek imkansızdır. Çünkü Ay yüzeyinde atmosfer yoktur. Atmosfer içindeki hava molekülleri ışığı süzerek yansıtırlar ve yeryüzünde gölgede kalan noktalar bu şekilde görülebilir. Ay’da atmosfer olmadığı için, gölgede kalan bir nesnenin kesinlikle görünmemesi gerekir. Peki, resimdeki bayrak nasıl görünüyor? Bununla birlikte, Ay yüzeyine düşen güneş ışığı kırılmadan ve süzülmeden geldiği için kör edici bir etkiye sahip. Bundan dolayı astronotlar, güneş ışınlarından korunmak için % 95 altın alaşımlı başlıklar takıyorlar. Öyle ise güneşin vurduğu noktaların daha parlak, gölgelerin ise tamamen karanlık olması gerekmiyor mu? NASA fotoğraflarındaki gölge tonlarının, yeryüzünde çekilmiş fotoğraflardan hiçbir farkı yok?
Uzay fotoğraflarında resmi enlemesine kesen küçük artı (+) işaretleri sizin de dikkatinizi çekmiştir. Söz konusu artılar, kameranın bir parçasından kaynaklanmakta ve film ile kamera siperliğinin arasında bulunmaktadırlar. Bu husus, yolculuktan şüphe edenlerin de dikkatini çekmiş ve ilginç noktalar yakalamışlar. Mesela bir resimde işaret ile gösterilen kısımda, nasıl oluyor da resmin yarısı artının önünde, yarısı arkasında olabiliyor?Yoksa bu artılar, sadece saydam bir plastik üzerine işaretleniyor ve resimlerin üzerine mi yerleştiriliyordu? Belki de bu resimde, dikkatsiz teknisyenlerden biri, plastik bandın kaydığını farketmemişti.
Ayrıca resimlerin birinde karşı karşıya gelen astronotların biri arkadaşını resimlerken karşıdakinin başlığına yansıyan refleksiyonda neden elinde resim kamerası yok?
About Post Author
Ekonomi
1991-1998- 2001- 2008 arası çalışanların emeklilik tablosu hesaplandı
Türkiye’de erken emeklilik şartları, sigorta başlangıç tarihleri, prim gün sayıları ve emeklilik yaşına göre değişiklik gösteriyor. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından yayımlanan güncellenmiş tablo, milyonlarca çalışanın erken emeklilik şartlarını net bir şekilde belirliyor. Yeni düzenlemeler, 1999 öncesi ve sonrası sigorta girişi olan çalışanlar için farklı kriterler sunuyor.
ERKEN EMEKLİLİK ŞARTLARI NELERDİR?
Erken emeklilik hakkı, sigorta başlangıç tarihine ve ödenen prim günlerine bağlı olarak değişiyor. Özellikle 31 Aralık 2008 sonrası sigorta girişi olan çalışanlar için yaş ve prim şartları daha farklı şekilde düzenlenmiş durumda.
- 31 Aralık 2008 ve Sonrası: Erkeklerde 7.100 gün prim ve 60 yaş, kadınlarda ise 7.100 gün prim ve 58 yaş şartı bulunuyor.
- 09 Eylül 1999 – 31 Aralık 2008 Arası: Erkekler için 7.000 gün prim ve 60 yaş, kadınlar için 7.000 gün prim ve 58 yaş şartı geçerli.
Daha eski sigorta başlangıç tarihlerinde prim gün sayısı ve yaş şartları kademeli olarak düşüş gösteriyor. Her sigorta başlangıç tarihi için farklı kriterler uygulanıyor. Örneğin, 24 Mayıs 1998 – 23 Mayıs 1999 tarihleri arasında sigortalı olan kadınlar için 20 yıl sigortalılık süresi ve 5.975 gün prim ödeme şartı aranıyor.
ERKEKLER İÇİN EMEKLİLİK ŞARTLARI
- 31 Aralık 2008 ve Sonrası: 7.100 gün prim, 60 yaş
- 09 Eylül 1999 – 31 Aralık 2008: 7.000 gün prim, 60 yaş
- 24 Kasım 1998 – 08 Eylül 1999: 25 yıl sigortalılık, 5.975 gün prim, 58 yaş
- 24 Mayıs 1997 – 23 Kasım 1998: 25 yıl sigortalılık, 5.900 gün prim, 57 yaş
- 24 Kasım 1995 – 23 Mayıs 1997: 25 yıl sigortalılık, 5.825 gün prim, 56 yaş
Sigorta başlangıç tarihi daha eskiye gittikçe prim gün sayısı ve yaş şartı kademeli olarak azalıyor. Örneğin, 24 Mayıs 1985 – 23 Mayıs 1986 arasında sigortalı olan erkekler için 25 yıl sigortalılık süresi, 5.075 gün prim ödemesi ve 53 yaş şartı bulunuyor.
KADINLAR İÇİN EMEKLİLİK ŞARTLARI
- 31 Aralık 2008 ve Sonrası: 7.100 gün prim, 58 yaş
- 09 Eylül 1999 – 31 Aralık 2008: 7.000 gün prim, 58 yaş
- 24 Mayıs 1999 – 08 Eylül 1999: 20 yıl sigortalılık, 5.975 gün prim, 56 yaş
- 24 Mayıs 1998 – 23 Mayıs 1999: 20 yıl sigortalılık, 5.975 gün prim, 55 yaş
- 24 Mayıs 1997 – 23 Mayıs 1998: 20 yıl sigortalılık, 5.975 gün prim, 54 yaş
Kadınlar için de sigorta başlangıç tarihi daha eskiye gittikçe prim gün sayısı ve yaş şartı kademeli olarak azalıyor. 01 Nisan 1981 ve öncesinde sigorta başlangıcı olan kadınlar için 20 yıl sigortalılık süresi ve 5.000 gün prim ödemesi yeterli görülüyor ve yaş şartı aranmıyor.
ERKEN EMEKLİLİK BEKLENTİLERİ
Çalışanlar, sigorta başlangıç tarihlerine bağlı olarak erken emeklilik şartlarını dikkatle takip ediyor. SGK tarafından yayımlanan güncellenmiş tablo, çalışanların emeklilik planlamalarını yapmalarına yardımcı oluyor. Her bireyin kendi sigorta giriş tarihine göre belirlenen prim gün sayısı ve yaş şartlarını incelemesi, erken emeklilik süreci hakkında daha bilinçli kararlar almasını sağlayacaktır.
About Post Author
Gündem
Kadın garsonun yüzüne tabakla vurdu
Londra’daki Nando’s restoranında meydana gelen bir olay, sosyal medyada geniş yankı uyandırdı. Bir ailenin akşam yemeği için gittiği restoranda, erkek bir müşteri garsona tabakla vurdu. O anlar, restoranın güvenlik kameralarına yansıdı ve olay, hızla sosyal medyada viral oldu.
GARSON ZAHRA’YA SALDIRI GERÇEKLEŞTİ
Olay, Londra’nın Stratford semtinde bulunan Nando’s restoranında yaşandı. CCTV görüntülerinde, garson Zahra’nın masaya sipariş getirdiği sırada, erkek müşterinin tabakla ona vurduğu görülüyor. Saldırıya uğrayan garsonun bağırarak uzaklaştığı ve ailenin hiçbir şey olmamış gibi restorandan ayrıldığı dikkat çekiyor.
ZAHRA, POLİSİN YAKLAŞIMINDAN DUYDUĞU HAYAL KIRIKLIĞINI PAYLAŞTI
Olay sonrası TikTok’ta bir video paylaşan Zahra, özellikle Met Polisi’nin olayın başındaki yaklaşımından duyduğu hayal kırıklığını dile getirdi. İlk başta, polis soruşturmayı gerektiği gibi ele almadı ve Zahra’yı hayal kırıklığına uğrattı. Ancak, olayın sosyal medyada büyük ses getirmesi ve kamuoyundan gelen tepkiler sonrasında, polis soruşturmayı yeniden başlattı.
POLİS, ŞÜPHELİYİ TUTUKLADI
Met Polisi, Mart 2024’te gerçekleşen saldırıyla ilgili olarak 32 yaşındaki bir şüpheliyi 30 Ocak Perşembe günü tutukladı. Şüpheli, sorgusunun ardından kefaletle serbest bırakıldı ve Mart ayı ortasında tekrar ifadeye çağrılacak.
ZAHRA’DAN TOPLUMSAL FARKINDALIK ÇAĞRISI
Zahra, sosyal medyada kendisine gösterilen yoğun desteğe teşekkür ederken, kadınlara, genç kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet olaylarının artmasına dikkat çekmek için yaşadıklarını paylaşmanın önemli olduğunu vurguladı. Benzer olayların yaşanmaması için toplumsal farkındalığın artırılması gerektiğini belirtti.
MET POLİSİ’NDEN İHBAR ÇAĞRISI
Met Polisi, olayla ilgili bilgisi olan kişilerin 101 numaralı telefonu aramalarını veya @MetCC sosyal medya hesabı üzerinden CAD 1872/21Aug referans numarasıyla ihbarda bulunmalarını istedi. Soruşturma devam ediyor.
About Post Author
Ekonomi
Kira artış oranları belli oldu: Şubat ayında kira zamları ne kadar olacak?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Ocak ayı enflasyon verilerini açıkladı. Enflasyon rakamlarının duyurulmasıyla birlikte milyonlarca kiracının ve ev sahibinin merakla beklediği Şubat ayı kira artış oranı da netleşti. Peki, 2025 yılı Şubat ayında kira artış oranı yüzde kaç oldu? Ev sahipleri kiralarına en fazla ne kadar zam yapabilecek? İşte detaylar…
TÜİK OCAK AYI ENFLASYON VERİLERİNİ AÇIKLADI
TÜİK tarafından açıklanan verilere göre, Ocak ayı enflasyonu yüzde 5,03 olarak belirlendi. Yıllık enflasyon ise yüzde 42,12 olarak duyuruldu. 12 aylık ortalama enflasyon oranı ise kira zam oranının belirlenmesinde etkili oldu.
ŞUBAT AYI KİRA ZAM ORANI YÜZDE KAÇ OLDU?
Geçtiğimiz ay TÜİK, kira artış oranını yüzde 58,51 olarak açıklamıştı. Ocak ayı TÜFE rakamlarının belirlenmesiyle Şubat ayı kira zam oranı yüzde 56,35 olarak hesaplandı. Bu oran, ev sahiplerinin sözleşme yenileme döneminde uygulayabileceği tavan zam oranı olacak.
KİRA ARTIŞI NASIL HESAPLANIR?
Kira artış oranının belirlenmesiyle birlikte yeni kira bedelleri de netleşti. İşte bazı örnek hesaplamalar:
- Mevcut Kira Bedeli: 10.000 TL
Artış Oranı: %56,35
Yeni Kira Bedeli: 15.635 TL - Mevcut Kira Bedeli: 20.000 TL
Artış Oranı: %56,35
Yeni Kira Bedeli: 31.270 TL
Ev sahipleri ve kiracılar, belirtilen oranı göz önünde bulundurarak yeni kira bedellerini belirleyebilir. 2025 yılı için kira artış oranları, enflasyon verilerine bağlı olarak şekillenmeye devam edecek.
About Post Author
-
Ekonomi7 gün ago
EYT gidiyor YES geliyor: Yeni Emeklilik Sistemi’nde 4400 gün prim yeterli
-
Ekonomi7 gün ago
Borçlular yaşadı: 2025’in ilk müjdesi borçlar ve sicil affı oldu
-
Ekonomi7 gün ago
Konut kredilerinde faiz oranları düştü: İşte 500 bin ve 1 milyon TL kredinin geri ödeme hesaplaması
-
Gündem2 gün ago
Kadın garsonun yüzüne tabakla vurdu
-
Ekonomi2 gün ago
Kira artış oranları belli oldu: Şubat ayında kira zamları ne kadar olacak?
-
Ekonomi1 gün ago
1991-1998- 2001- 2008 arası çalışanların emeklilik tablosu hesaplandı
You must be logged in to post a comment Login