/home/u735001514/domains/tersbakis.com/public_html/wp-content/themes/zox-news/parts/post-single.php on line 153
">
Warning: Undefined array key 0 in /home/u735001514/domains/tersbakis.com/public_html/wp-content/themes/zox-news/parts/post-single.php on line 153
Warning: Attempt to read property "cat_name" on null in /home/u735001514/domains/tersbakis.com/public_html/wp-content/themes/zox-news/parts/post-single.php on line 153
Fransa’nın Akdeniz’deki Planları Ne!
Türkiye’nin Oruç Reis’in sismik araştırmaları için Navtex ilanı ile yeniden yükselen Türkiye – Yunanistan gerilimine Fransa da dahil oldu. Doğu Akdeniz’e savaş gemisi ve uçağı yollayan Macron yönetiminin amacının ne olduğuna dair emekli büyükelçi Faruk Loğoğlu ve emekli Tuğgeneral Ali Er’den dikkat çeken cevaplar geldi.

Doğu Akdeniz’de Türkiye ile Yunanistan arasında yıllara varan anlaşmazlık, son dönemde karşılıklı atılan adımlarla yerini gerginlik boyutuna bıraktı. O kadar ki, Doğu Akdeniz’le hiç ilgisi olmayan Fransa bile, Yunanistan’a destek çıkmak adına bölgeye savaş gemisi gönderme kararı aldı.
* Peki bu durum nereye varır?
* Doğu Akdeniz’de çatışma çıkar mı?
Uzmanlar, gerginliğin büyük olmakla birlikte, Doğu Akdeniz’de sıcak çatışma ihtimali görmediklerini ifade ediyorlar.
Dışişleri Bakanlığı’nın eski müsteşarlarından emekli Büyükelçi Faruk Loğoğlu ve NATO ve Avrupa uzmanı emekli Tuğgeneral Ali Er, SÖZCÜ’ye yaptıkları açıklamada mevcut koşullarda sıcak çatışma ihtimalinin çok az olduğunu ifade ettiler.
ER: İKİ STRATEJİK HEDEF
Emekli Tuğgeneral Ali Er, Fransa’nın Doğu Akdeniz’e savaş gemisi göndermesinde birkaç farklı hesap yer aldığını, ancak en önemlisinin Fransa’nın NATO’yu by-pass edip, Avrupa ordusunu aktive etme hayali olduğunu söyledi.
Er, “Anlaşıldığı kadarıyla Fransa burada iki stratejik hedefe oynuyor. Hem Suriye’de olası genişlemelere müdahil olmak, burayı Ortadoğu’ya bir atlama tahtası olarak kullanmak istiyor. Hem de Doğu Akdeniz’deki petrol kaynakları konusunda söz sahibi olmaya çalışıyor” dedi.
PESCO GİRİŞİMİ
Fransa’nın ayrıca NATO’yu by-pass ederek, bağımsız bir Avrupa ordusu kurma peşinde olduğunu, PESCO girişimi ile bunun ilk adımlarının atıldığını kaydeden Er şunları söyledi:
* Fransa, Doğu Akdeniz’de Yunanistan yanında adım atarak, NATO’dan bağımsız bir Avrupa ordusunun gerekliliğini AB içindeki ülkelere göstermek istiyor olabilir. Biliyorsunuz, NATO’da kararlar oy birliği ile alınıyor.
* Türkiye’nin içinde olduğu NATO’da Doğu Akdeniz konusunda hareket imkanı yok. Oysa kurulmakta olan bağımsız Avrupa ordusu yeterli güce kavuşursa, bu gibi konularda stratejik güç olarak söz sahibi olabilir. Avrupa ordusu projesine 23 AB ülkesi imza attı, 2020 için beş milyar Euro’luk bir fon öngörülüyor.
* Fransa bu adımla, AB ülkelerini de daha hevesli davranmaya ikna etmeye çalışıyor olabilir. Fransa’nın amacı, AB içinde ekonomik güç olan Almanya’nın yanında, askeri güç olarak kendisinin yer alması, askeri liderliği üstlenmek.
Fransa, Yunanistan ile Girit açıklarında bugün tatbikat yaptı.
MACRON’A FIRSAT VERDİ
Türkiye’nin Libya’daki hamlelerinin, bu çerçevede Magreb bölgesindeki petrol kaynaklarına ulaşma olasılığının yükselmesinin de Fransa’yı acele etmeye yönlendirdiğine dikkat çeken Ali Er şöyle konuştu;
* Fransa ve İtalya’daki petrol rafinerilerinin büyük bölümü, daha çok Magreb bölgesinden çıkan, şeker petrolü ya da şampanya petrolü diye adlandırılan petrolü işlemeye yönelik kurulmuş durumda. Ortadoğu’dan gelecek petrolü işlemek için ayrıca işlemler gerekiyor.
* Dolayısıyla Fransa kendi rafinelerinde kolayla işleyebileceği Libya’daki petrolleri bırakmak istemiyor. Türkiye’nin Libya’daki varlığı Fransa’yı acele etmeye yöneltti.
* Doğu Akdeniz’de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan’ın adımları da Fransa’ya öne çıkmak konusunda inanılmaz bir fırsat verdi.
FRANSA’NIN BOYUNU AŞAR
Mevcut adımların Doğu Akdeniz’de bir çatışmaya evrilmesine de pek olasılık vermediğini vurgulayan emekli Tuğgeneral Ali Er şöyle devam etti:
* Çatışmadan endişe etmiyorum. Bu, Fransa’nın boyunu aşar. Bölgeye iki uçak, bir fırkateyn göndermek sadece bayrak göstermektir, Türkiye’ye gözdağı vermektir. Fransa Yunanistan’ın yanında yer aldığı takdirde, Türkiye’nin de yanında yer alacak çok ülke olacaktır.
* Şu unutulmamalıdır; Doğu Akdeniz ve Ege’de çözümsüzlüğün çözüm haline gelmesi hem Rusya, hem de ABD’nin işine yaramaktadır. Türkiye ile Yunanistan bir gün “anlaştık” diye ortaya çıkmaya kalksalar, buna ilk önce Rusya ve ABD karşı çıkacaktır.
* Çünkü her iki tarafı da kullanarak, bölgeyi, deniz yollarını dilediklerince kullanabiliyorlar.
LOĞOĞLU: DAHA DA YANLIŞ…
Emekli Büyükelçi Faruk Loğoğlu ise, Doğu Akdeniz konusunda “Türkiye’nin şu anda içinde bulunduğu noktanın yanlış olduğunu” vurguladı, “ancak bu noktadan geri çekilmesi daha da yanlış olur” dedi.
Loğoğlu görüşlerini şöyle sıraladı:
HEM YANLIŞ, HEM GECİKME
* Bu noktaya özellikle Mısır, Suriye ve İsrail bağlamında izlediğimiz politikalar nedeniyle geldik. Bir de bu yanlışın yanısıra, işin gecikme kısmı var.
* Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanları, münhasır ekonomik bölge ilanı gibi konularda son 10-12 yıldır Kıbrıslı Rumlar çok mesafe alırken, Türkiye çok atıl davrandı. Bir noktada, Kıbrıs Rum kesimi atı alıp Üsküdar’ı geçti noktasında biz uyandık.
ULUSLARARASI ALGI
Bu noktaya gelinmesindeki ikinci unsurun, Yunanistan’ın ve Kıbrıs Rum Yönetimi’nin deniz hukuku sözleşmesine taraf olması, bizimse taraf olmamamızın yarattığı uluslararası algı olduğuna dikkat çeken Loğoğlu şöyle devam etti:
* Türkiye’nin uluslararası deniz hukuku sözleşmesine taraf olmamasının çok haklı gerekçeleri var. Ancak bu durum, en azından algı planında Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’ni daha meşruymuş gibi gösteriyor. Ancak deniz hukuku sözleşmesine taraf olmamakla birlikte, Ege’nin özel durumunun dikkate alınması için Türkiye çok çaba harcadı. Bazı teamüllerin oluşmasına yol açtı.
AB DAYANIŞMASI
Üzerinde durulması gereken üçüncü unsurun AB içindeki dayanışma olduğunu söyleyen Loğoğlu, “Bunu Kıbrıs meselesinde de gördük. AB’nin tüm üyeleri hepsi Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin arkasında ve yanında yer alıyorlar. Türkiye’nin içinde bulunduğu yanlış noktadaki konumunu daha sorunlu hale getiren bir etki yapıyor” dedi.
ABD’NİN ETKİSİ…
ABD’nin bugüne kadar Doğu Akdeniz konusundaki açıklamalarında daha ziyade Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan’a hak verir konumda olduğunu hatırlatan Loğoğlu, “Nitekim şimdi de Yunanistan son bir hamle yaparak, ABD’yi de devreye sokmaya çalışıyor” diye konuştu.
SERTLİĞE GEREK VAR MI?
Loğoğlu, Ege ve Doğu Akdeniz konusunda hukukun Türkiye’den yana olmasına olmasına rağmen, mevcut hükümetin “hukuku yokuş yukarı eksende korumaya çalıştığına” vurgu yaparak “Donanmayı kullanmak, Navtex ilanları gibi. Zamanında doğru diplomatik adımlar atılmış olsaydı, bu kadar sertliğe, askeri önlemlere gerek kalmazdı” ifadelerini kullandı.
ÇATIŞMA İHTİMALİ ZAYIF
Mevcut gerginliğin sıcak çatışmaya, savaşa dönüşme ihtimali olduğuna katılmadığını da kaydeden Loğoğlu şu sözleri kullandı:
* Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin içinde olduğu ve Türkiye’ye karşı bir savaş cephesi, Yunanistan dahil, ben görmüyorum.
* Bu gerginliğe rağmen sıcak çatışma ihtimalini zayıf görüyorum. Hatta hiç görmüyorum da diplomatik bir ifade kullanmak amacıyla zayıf diyorum.
BASKI VE YAPTIRIM ARTAR
Gerginliğin savaşa dönüşmeyecek olmasına rağmen Türkiye açısından sıkıntılı sonuçları olabileceğini kaydeden Loğoğlu şöyle konuştu:
* Savaş olmasa bile Türkiye üzerindeki siyasi baskılar, AB’den gelen, ABD’den gelebilecek olan siyasi baskılar yaptırımlara dönüşebilecektir.
* Bu yaptırımların türünü, yoğunluğunu zamanlamasını bilemiyorum ama gidişat bana Türkiye’ye daha fazla yaptırımlara, Türkiye’nin daha fazla izolasyonuna yol açacak gibi geliyor.
* Türkiye bugünkü haliyle, içerideki siyasi, ekonomik, toplumsal haliyle, daha fazla izolasyona, yaptırımlara dayanabilecek güçte midir? Emin değilim.
DİPLOMASİ ATAĞI
Loğoğlu, tüm bu olasılıkları bertaraf etmek için hükümetin yoğun bir diplomasi atağına başlaması gerektiğini de belirterek, “Hükümetin aklını başına toplayıp, İsrail’den başlayıp bölge ülkeleriyle Doğu Akdeniz’de sergilediği sert askeri tutuma eşit olarak diplomasi atağı başlatması gerekir” yorumunda bulundu.
About Post Author

Warning: Undefined array key 0 in /home/u735001514/domains/tersbakis.com/public_html/wp-content/themes/zox-news/parts/post-single.php on line 493
Warning: Attempt to read property "cat_ID" on null in /home/u735001514/domains/tersbakis.com/public_html/wp-content/themes/zox-news/parts/post-single.php on line 493
Ekonomi
Emeklilik yaşı yükseliyor: Mezarda emeklilik dönemine hoş geldiniz

Türkiye’de emeklilik sistemine yönelik yapılan düzenlemeler, çalışanların gelecek planlarını derinden etkiliyor. Özellikle 2008 yılı sonrasında sigortalı olanlar için emeklilik yaşı kademeli olarak 65’e yükseliyor. SGK uzmanlarının açıklamalarına göre, 58-60 yaş aralığında emekli olmak artık oldukça zor. Peki, yeni emeklilik sisteminde neler değişti? İşte tüm detaylar…
2008 SONRASI SİGORTALILAR İÇİN EMEKLİLİK YAŞI 65’E ÇIKIYOR
Sosyal güvenlik reformları kapsamında yapılan değişiklikler, emeklilik sürecinde önemli bir dönüm noktası oluşturuyor. SGK Uzmanı İsa Karakaş’ın açıklamalarına göre, 1 Mayıs 2008 sonrasında sigortalı olanlar için emeklilik yaşı kademeli olarak 65’e yükseliyor. Bu durum, özellikle genç çalışanlar için erken emekliliği neredeyse imkânsız hale getiriyor.
SGK mevzuatına göre, 30 Nisan 2008’den önce sigortalı olanlar, kadınlar için 58, erkekler için 60 yaşında emekli olabiliyor. Ancak 1 Mayıs 2008 sonrasında sigortalı olanlar için bu yaş sınırı kademeli olarak artırılıyor. Yeni sistemde, emeklilik için gereken şartları sağlamak her geçen gün daha da zorlaşıyor.
ERKEN EMEKLİLİK ŞARTLARI ZORLAŞIYOR
SGK sisteminde emekli olabilmek için üç temel kriter bulunuyor:
- Yaş Şartı: 2008 öncesinde sigortalı olanlar için kadınlarda 58, erkeklerde 60 yaş sınırı korunurken, yeni düzenlemeyle 65 yaş zorunlu hale geliyor.
- Prim Gün Sayısı: SSK’lılar için 7.000, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı sigortalıları için ise 9.000 prim günü tamamlanması gerekiyor.
- Sigortalılık Süresi: Sigortalılık süresi de emeklilik hakkını belirleyen en önemli faktörlerden biri olarak karşımıza çıkıyor.
1 MAYIS 2008 SONRASI SİGORTALILAR İÇİN KRİTİK DÖNEM
Özellikle 2008 sonrasında sigortalı olan çalışanlar için emeklilik şartları büyük önem taşıyor. Yeni sistemde, sigorta başlangıcı bu tarihten sonra olan kişilerin, emeklilik yaşını 65’e çıkarmamak için prim gün sayılarını mümkün olduğunca erken tamamlamaları gerekiyor. Örneğin, 2015’te sigorta girişi yapılan bir kişi, 2035’e kadar prim gün şartını tamamlarsa 58 yaşında emekli olabilecek. Ancak prim ödemelerini 2048’e kadar uzatırsa, emeklilik yaşı 65’e çıkacak.
SSK, BAĞ-KUR VE EMEKLİ SANDIĞI ARASINDAKİ FARKLAR
- SSK’lılar İçin Avantajlı Durum: Prim gün şartı 7.000 olarak belirlenirken, nispeten daha erken emekli olabilme şansı sunuyor.
- Bağ-Kur ve Emekli Sandığı Daha Dezavantajlı: 9.000 prim günü zorunluluğu nedeniyle, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı sigortalıları daha uzun süre çalışmak zorunda kalıyor.
YENİ DÜZENLEMELER GÜNDEMDE
EYT (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) düzenlemesinin ardından kademeli emeklilikle ilgili yeni düzenleme beklentileri de artıyor. Uzmanlar, 2008 sonrası sigorta girişi olanlar için daha esnek bir emeklilik sistemi getirilmesi gerektiğini savunuyor. Ancak mevcut tabloya bakıldığında, 65 yaş emekliliği artık kaçınılmaz hale gelmiş durumda.
Emeklilik planlamasında yaşanan bu değişiklikler, çalışanlar için daha uzun çalışma hayatını zorunlu kılıyor. Gelecekte yeni düzenlemeler gündeme gelir mi bilinmez, ancak şu anki sistemde erken emeklilik giderek zorlaşıyor.
About Post Author
Ekonomi
Aile Destek Ödemeleri’nde flaş gelişme: Bakanlık duyurdu

Hazine ve Maliye Bakanlığı, dar gelirli ailelere yönelik sağlanan Aile Destek Programı hakkında kritik bir açıklama yaptı. 2023 ve 2024 yıllarında aylık 850 TL ile 1.250 TL arasında destek alan milyonlarca aile, 2025 yılında ödemelerin devam edip etmeyeceğini merak ediyor. İşte son gelişmeler ve resmi açıklamaların detayları…
AİLE DESTEK PROGRAMI NEDİR, NE ZAMAN BAŞLADI?
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından Haziran 2022’de hayata geçirilen program, geçici bir sosyal yardım projesi olarak tasarlandı. İki yıl boyunca belirlenen kriterleri karşılayan ihtiyaç sahibi ailelere düzenli nakdi destek sağlandı. 2024 Aralık ayına kadar devam eden program kapsamında, Türkiye genelinde milyonlarca hane ekonomik olarak desteklendi.
2025 YILINDA ÖDEMELER DURDURULDU MU?
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yaptığı resmi açıklamaya göre, Aile Destek Programı’nın süresi 2024 sonunda doldu. Programın başlangıç aşamasında “geçici” olarak duyurulduğu vurgulanırken, 2025 yılı itibarıyla ödemelerin otomatik olarak sonlandırıldığı belirtildi. Bakanlık yetkilileri, “Programın uzatılmasına yönelik herhangi bir talimat verilmedi. Süreli bir proje olduğu için sonlandırma kararı alındı” ifadelerini kullandı.
YARDIMLARIN KESİLMESİNE TEPKİLER SÜRÜYOR
Ödemelerin kesilmesi, özellikle düşük gelirli aileler arasında endişeye neden oldu. Sosyal medya platformlarında ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla yardımların yeniden başlatılması talepleri artarken, hükümet yetkililerinden şimdilik net bir yanıt gelmedi. Vatandaşlar, alternatif destek mekanizmalarının devreye alınıp alınmayacağını araştırıyor.
HÜKÜMETTEN NET AÇIKLAMA: ‘YANLIŞ BİLGİLERE İTİBAR ETMEYİN’
Bakanlık, basında yer alan “programın gizlice sonlandırıldığı” iddialarına yanıt verdi. Yapılan yazılı açıklamada, “Aile Destek Programı, başlangıçta belirtildiği üzere süreli bir projeydi. Bakanlık tarafından herhangi bir ek karar alınmamıştır. Süre dolduğu için sistem otomatik olarak sonlandı. Haberlerdeki spekülatif bilgiler gerçeği yansıtmamaktadır” denildi.
2025’TE YENİ DESTEK PAKETLERİ GELECEK Mİ?
Dar gelirli ailelerin gündeminde, “Yardımların yerini alacak yeni projeler olacak mı?” sorusu yer alıyor. Hükümet yetkilileri, sosyal yardımlara yönelik farklı programların değerlendirildiğini ancak şu an için somut bir adım olmadığını dile getiriyor. Konuyla ilgili gelişmelerin, önümüzdeki aylarda yapılacak bütçe görüşmelerinde netleşmesi bekleniyor.
SONUÇ: AİLE DESTEK PROGRAMI TARİHE KARIŞTI
2022’de başlayan ve iki yıl boyunca yüz binlerce ailenin hayatına dokunan program, 2025 itibarıyla resmen sona erdi. Vatandaşların, muhtemel yeni destekler için Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları ile İŞKUR üzerinden açıklamaları takip etmesi öneriliyor.
About Post Author
Ekonomi
EYT mağdurlarına özel Kademeli Emeklilik formülü

Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) düzenlemesinin ardından kademeli emeklilik konusu gündemde kalmaya devam ediyor. Emekli maaşlarına yapılan zamların ardından birçok vatandaş, kademeli emeklilikle ilgili gelişmeleri yakından takip ediyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın açıklamaları ve TBMM’de ele alınan yasa teklifleri, bu konuda beklentileri artırdı. Peki, kademeli emeklilik düzenlemesi 2025 yılında yürürlüğe girecek mi? İşte son gelişmeler…
KADEMELİ EMEKLİLİK DÜZENLEMESİ GELİYOR MU?
Kademeli emeklilik sistemi, sigortalı çalışanların belirli bir yaşa ve prim gününe ulaştıklarında kısmi emeklilik hakkı kazanmasını sağlayan bir düzenleme olarak biliniyor. Ancak bu sistemin nasıl işleyeceği, sigortalılık başlangıç tarihine ve sigorta türüne bağlı olarak değişiklik gösteriyor.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda gündeme gelen yasa teklifleri sonrasında, EYT kapsamına giremeyen vatandaşlar için kademeli emeklilik beklentisi artmış durumda. Özellikle, prim gün sayısını doldurmasına rağmen yaş şartı nedeniyle emekli olamayan sigortalılar, yeni bir düzenleme yapılmasını talep ediyor.
HÜKÜMETİN KADEMELİ EMEKLİLİK KONUSUNDAKİ TUTUMU
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, konuya ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Emeklilik sisteminde şu an için bir değişiklik planlamıyoruz. Emekli olabilmek için gereken prim ve yıl şartları devam edecek.”
Bu açıklama, kademeli emeklilik düzenlemesi bekleyen vatandaşlar için hükümetin net tutumunu ortaya koyuyor. Ancak bazı uzmanlar, ilerleyen yıllarda bu konuda bir düzenleme yapılabileceğini öngörüyor.
UZMANLAR NE DİYOR?
Sosyal Güvenlik Baş Uzmanı İsa Karakaş, yaptığı değerlendirmede kademeli emekliliğin kaçınılmaz olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Kademeli emeklilik düzenlemesi eninde sonunda yapılacaktır. Çünkü sosyal güvenlik sisteminde büyük bir dengesizlik oluştu. EYT ile bazı vatandaşlar 17-24 yıl gibi kısa sürelerde emekli olurken, diğerleri çok daha uzun süre beklemek zorunda kaldı. Bu sistemin daha adil hale getirilmesi gerekiyor. Benim tahminim, 2027 yılına kadar bu konuda bir düzenleme geleceği yönünde.”
BAKAN IŞIKHAN’DAN SON AÇIKLAMALAR
Bakan Vedat Işıkhan, 13 Ocak’ta katıldığı bir canlı yayında kademeli emeklilik konusuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu:
“Burada asla bir mağduriyet söz konusu değildir. Biz mevcut aktüeryal dengeyi koruyarak emeklilerimize aylıkları düzenli bir şekilde ödeyebilmek ve sağlık hizmetlerini sürdürülebilir hale getirebilmek için çalışıyoruz.”
Bu açıklamalar, hükümetin önceliğinin mevcut emeklilik sistemini korumak olduğunu ve kademeli emeklilik konusunda yakın vadede bir düzenleme yapılmayabileceğini gösteriyor.
KADEMELİ EMEKLİLİK BEKLENTİLERİ DEVAM EDİYOR
Her ne kadar hükümet yetkilileri şu an için bir değişiklik öngörmese de, EYT kapsamına giremeyen ve yaş bekleyen sigortalılar için kademeli emeklilik talebi gündemdeki yerini koruyor. Önümüzdeki süreçte TBMM’de verilecek yeni yasa teklifleri ve sosyal güvenlik alanında yapılacak olası düzenlemeler, bu konunun nasıl şekilleneceğini belirleyecek.
Vatandaşlar ise 2025 yılı ve sonrasında kademeli emekliliğe dair yeni gelişmeleri yakından takip etmeye devam edecek.
Warning: Undefined variable $user_ID in /home/u735001514/domains/tersbakis.com/public_html/wp-content/themes/zox-news/comments.php on line 49
You must be logged in to post a comment Login