Gündem
Kerem Kınık’a eski Kızılay Başkanı da sert çıktı: Bu çok büyük bir ihanettir
Eski Kızılay Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar, Kahramanmaraş merkezli depremlerin 11 ilde yıkıma neden olmasının ardından mevcut Kızılay yönetiminin derneklere ve meslek kuruluşlarına çadır satmasına tepki gösterdi. Kızılay’ın elinde ne varsa, afet anında dağıtmak zorunda olduğunu vurgulayan Akar, “Bu bence çok büyük bir ihanettir, çok büyük bir yanlıştır. Bunun kabul edilir tarafı yoktur” dedi.
Kahramanmaraş merkezli 11 ilde yıkıma neden olan depremlerin ardından bölgedeki barınma sorunu halen devam ediyor. Depremlerin ardından afetzedeler yardım eli beklerken, geçmişteki birçok afette sağladığı yardımlarla bilinen Kızılay’ın, sanatçı Haluk Levent’in kurucusu olduğu AHBAP Derneği ile Türk Eczacıları Birliği gibi bölgeye ücretsiz ilaç dağıtmaya giden sağlık kuruluşları dahil birtakım kurum ve kuruluşlara çadır satmasına karşı da tepkiler sürüyor. Tüzüğünde “Genel Merkez Yönetim Kurulu üyeleri, iş ve meslek ile sosyal ve kültürel alanlarda bilgili ve deneyimli, karşılıksız hizmet ve yardımlaşma anlayışına sahip, feraset sahibi, dürüstlüğü ile tanınan ve Kızılay’ın amaç ve temel ilkeleri ile uyum sağlayacak kişilerden oluşur” yazan derneğin, depolarında bekleyen çadırları belirli bir ücret karşılığında satmasına, 2011- 2016 yılları arasında Kızılay Genel Başkanlığı yapan Ahmet Lütfi Akar da sert tepki gösterdi.
“KIZILAY HİZMETİ KUTSALDIR BİZİM İÇİN”
Akar, Kızılay’da göreve 2004 yılında başladığını ve toplamda 12 yıl hizmet ettiğini anlattı. Kendilerini Kızılay’ın gönüllüleri olarak gördüklerini dile getiren Akar, “Kızılay hizmeti, o işi anlayan, o işi bilen, o işe vakıf insanlar için hiç bitmeyen bir görevdir. Benim için de halen devam ediyor Kızılay’a hizmet etmek. Ülkeme hizmet etmekle eş değer tutuyorum. Dolayısıyla Kızılay hizmeti, kutsaldır bizim için. Bütün bu hizmetlerimizin hepsi, gönüllü hizmetlerdir. Bunu da özellikle belirtmek isterim. Hiçbir şekilde bir ücret almadan, bir şey menfaat temin etmeden, karlılık amacı gütmeden yaptığımız hizmetlerdir. Doğrusu da budur. Kızılay’ın da anayasası, tüzüğü buna şamildir. Şimdi tabii biraz o zaafa uğradı. Yanlış bir tutumla devam ediliyor ama bunun böyle olmaması icap eder.Türkiye, her an afet olabilen bir ülke. Seller, depremler olur. Belki çok fazla kamuoyuna enterese etmeyen depremler de vardır. Onlara da Kızılay müdahale eder ama kimsenin haberi olmaz. Kızılay, netice itibarıyla toplumumuzun, insanımızın merhamet elidir ve nerede dara düşerse oraya gitmek durumundadır. Gerek başkan vekilliğim ve genel sekreterliğim sırasında, gerekse genel başkanlığım sırasında Türkiye’deki yüzlerce afete müdahale ettik. Bunların içinde seller var, küçük depremler var, Simav depremi var, Erzurum depremi var, Güneydoğu’da depremler var, batıdaki depremler var. Hep onlara müdahale ettik.” dedi.
“VAN DEPREMİNDEN BİRKAÇ SAAT SONRA EKİBİMİZ ÇADIRLARI GÖTÜRDÜ”
Akar, Kızılay’da genel başkan olduğu sırada 2011’de Van’da meydana gelen depremi hatırlattı. “O zaman Türkiye’de, Kızılay’dan başka bu depreme müdahale edecek bir organ, bir güç yoktu” diyen Akar, şöyle konuştu:”Kızılay’ın, Türkiye’nin 21 yerine dağılmış afet depoları ve lojistik merkezleri vardı. 7 ayrı yerde de bölgesel depolar, büyük depolar vardı. Onlarla bunlara müdahaleyi gerçekleştirdik. Daha sonra bu sistemi yok ettiler. Türkiye Afet Müdahale Planı’nda AFAD’ı yetkilendirmek suretiyle yeni yerler, yeni lojistik merkezler arayışına girdiler. Bu da netice itibarıyla yanlış neticelendi. Van depreminin olduğu gün, bizim Van’ın hemen yanında, biraz yakınında Muş Hasköy’de depomuz, lojistik merkezimiz, görevlilerimiz vardı. Hemen oraya talimat verdik. Depremin olmasından birkaç saat sonra oraya bizim ekibimiz ilk müdahaleyi yaptı, çadırlarını, battaniyelerini götürdü. Orada da soğuk günler vardı o günlerde. Kızılay’ın halka hizmet için hazırlamış olduğu şeylerdi ve ilk müdahaleyi oradan yaptık. Daha sonra uzaklıklarına göre Elazığ deposundan, Erzurum deposundan, Erzincan deposundan nakliyeler yapıldı oraya ve insanlarımızı çadırsız, battaniyesiz ve korunaksız bırakmadık.”
“ÜCRET DİYE BİR MEFHUM YOKTUR KIZILAY’DA”
“Ücret diye bir mefhum yoktur zaten Kızılay’da” diyen Akar, “Devlet, bir şeyi vatandaşına verip de ücret alır mı; aynı bu Kızılay da iyilik örgütüdür. Onun için teşkilatlanmıştır. Kızılay, 155 yıllık bir kuruluş. 155 yıldır idealist, gönüllü insanlar tarafından yönetilen; finansmanı kendi içinde, halkın bağışlarıyla, kendisine bağışlanan gayrimenkullerden elde ettiği gelirlerle ve nihai olarak da Atatürk’ün Kızılay’a hediye etmiş olduğu Afyon Maden Suyu işletmelerinden edindiği gelirlerle bütçesini oluşturur, personelinin maaşlarını verir, lojistik malzemeleri temin eder. Eskiyince bunları yenileriyle değiştirir. Daha yeni afete hazır halde bekler. Bunun ücretini alma filan gibi durum söz konusu değildir. Bunun için asla ve asla ücret almaz. Asla bunların herhangi birini satmaz, meta haline de getirmez.” ifadelerini kullandı.
“KIZILAY 12 ŞİRKETLİ BİR HOLDİNG HALİNE GETİRİLMİŞ”
Kızılay’ın şirketleşmesine de tepki gösteren Ahmet Lütfi Akar, “Tabii ben 6 yıldır Kızılay’da ayrıyım ve çok detaylı olarak bilgim yok ama basından, oradaki arkadaşlarımızdan edindiğim bilgiye göre, Kızılay 12 şirketli bir holding haline getirilmiş. Bu son derece yanlıştır. Bir holding, ticari amaç güder, kar amacı güler. Kar için her şeyi yapar, nitekim yapıldı. Kar için mevcut olan çadırlar dağıtılmadı, verilmedi ve satıldı bir şeye. Onlar gitti kurdular. Bu son derece büyük yanlış bir şeydir yani; AHBAP’a satmak, bilmem kime satmak filan. Kızılay’ın elinde ne varsa afette harcamak zorundadır, anında harcamak zorundadır, hem de öyle bekleyerek filan da değil. Şimdi bunlar bekletilmiş anlıyoruz ki bu çadırlar. Öyle ifade edildi. Sayın Genel Başkanın kendisi de ifadelerinde arkadaşlarının bunu yanlışlıkla yaptığını teyit etti. Böyle bir yanlışlık olmaz. Bu tür bir yanlışlığa Kızılay’ın tahammülü yoktur, insanların da tahammülü yoktur. Gerçekten büyük bir afetle karşı karşıyayız. 11 ilimize yayılmış, kilometrelerce bir alana yayılı, 50 bin kişiye yakın insanımızı kaybettiğimiz, 100 bin civarında insanımızın yaralandığı ve tedaviye muhtaç olduğu bir afetten bahsediyoruz.” dedi.
“KIZILAY ELİNDEKİ ÇADIRLARI KURMAMIŞ, SONRA BİR BAŞKA DERNEĞE SATMIŞ”
Afet sürecinde halkın yardım yağdırdığını da söyleyen Akar, “Halen yağmaya devam ediyor. Bizim halkımız yardımı sever ve iyilik perverdir ama Kızılay, çok garip bir şekilde elindeki 2 bin 20 çadırı götürüp kurmamış. Ondan sonra bir başka derneğe satmış. Bu bence çok büyük bir ihanettir, yani çok büyük bir yanlıştır. Diyelim ki bir an kabul edelim, ticarileştiniz, eyvallah, tamam filan ama böyle bunu bekletmek, bunu bir başkasına satmak, bunun için soğukta titreyen yavruların ölmesine, yaralanmasına, hastalanmasına sebebiyet vermek, insanların her bakımdan sarsıntı geçirmelerine sebep olmak son derece yanlıştır. Bunun kabul edilir tarafı yoktur. Yani her şeyin bir kılıfı bulunabilir. Yani şöyleydi, böyleydi, yetişemedik, gelemedik, lastik patladı vesaire filan gibi mazeretler ileri sürülebilir ama ‘Biz bunu başkasına sattık’ mazereti diye bir mazeret asla ve asla olmamalıdır. Bunu ileri süren de Kızılaycılığından şüphe etmelidir.” şeklinde konuştu.
“SRİ LANKA’DA OLAN AFETE MÜDAHALE ETTİĞİMİZDE DE 5 LİRA PARA ALMADIK”
Kızılay tarihinde böyle bir şey görülmediğini de vurgulayan Ahmet Lütfi Akar, “Gerek benim dönemimde gerek işte benim bizatihi yönetiminde bulunduğum Van depreminde, ondan evvel vukua gelen, benden evvelki arkadaşlarımızın müdahale ettikleri Erzurum depremlerinde, Simav depremlerinde hiç öyle bir şey söz konusu olmadı. Elimizden geldiği kadar, gücümüzün yettiği kadar; bırakın bunu, Türkiye’de olan afetleri, Türk Kızılay’ı dünyanın neresinde afet olursa olsun, aynı hisle insan ızdırabını dindirmek için her yerde olmuştur ve bu vasfını her zaman göstermiştir. Biz Sri Lanka’da olan afete müdahale ettiğimizde, Endonezya’da vukua gelen tsunamiye müdahale ettiğimizde bile kimseden 5 lira para almadık oradakilerden. Öyle bir şey olmaz. Bu gönüllü bir hadisedir ve biz buradan kalktık binlerce kilometre ileride insanlara yardım götürdük. Asla ve asla da bir para filan talep etmedik. Kaldı ki kendi ülkemizde, kendi insanımızdan bu şekilde fatura etmek son derece yanlıştır.” ifadelerini kullandı.
“KIZILAY’IN ESAS GELİRLERİNİN KAYNAĞI, HALKIMIZIN BAĞIŞLARIDIR”
Kızılay’ın yeteri kadar gelirleri olduğuna da dikkat çeken Akar, “Biz Atatürk’ümüzün hediye ettiği Afyon Maden Suları işletmesinin yanına bir de Erzincan’da maden suyu işletmesi, fabrikasını, Balkanların en büyük fabrikasını, en modern fabrikasını kurduk. Muazzam bir üretim yapılıyor. Oradan da karlar geliyor. Gayrimenkullerimizin kiraları var. Gayrimenkulleri efektif olarak değerlendirmek suretiyle onlardan gelirler elde ediyoruz, ediliyor yani Kızılay olarak. Biz Kızılaycılar kurumumuzu çok benimsediğimiz için hep böyle bu zamiri kullanıyoruz. Dolayısıyla gelirlerimiz yeterli. Bir de Kızılay’ın esas gelirlerinin kaynağı, halkımızın bağışlarıdır. Kızılay’ın yaklaşık olarak 5 bin civarında gayrimenkulü vardır. Bu gayrimenkuller nereden gelmiş, Kızılay hepsini bunların satın almamıştır. Kızılay’ın gayrimenkulleri, halkımız tarafından bağışlanan gayrimenkullerdir.” dedi.
“AFETZEDE ENKAZIN ALTINDA DAHA ÇIKMAMIŞ, SEN NEYİ SATIYORSUN?”
Ahmet Lütfi Akar, eğer AHBAP Derneği çadırları satın almasaydı ne olacağına ilişkin soruya, “O çadırlar bekleyecekti herhalde. Yani ne olacaktı, onu sormak gerek ilgilisine. Bunu ben Kızılay’da birlikte çalıştığımız arkadaşlarım olarak da bunu asla yakıştıramıyorum onlara, kimseye yakıştıramıyorum. Böyle bir şey asla olmamalıydı. AHBAP’a bir kabahat bulmuyorum. Adamlar çadır arıyorlar. Bence onlar da gidip Avrupa’dan filan getirseler de iyi olurdu. Türkiye’de hazıra konup Kızılay’ın elindeki çadırları alalım da buraya şey yapalım filan… Kendi ellerinde para birikmiş, onu harcamak açısından makul bir düşünce gibi kabul edilebilir. Burada kabul edilebilen esas yöntem, bunun yurt dışından getirilmesidir. Ben görüyorum mesela bir banka gitmiş, Kızılay’dan çatır satın almış. Bir meslek odası çadır satın almış. Böyle bir şey olmaması lazım. O meslek odası, ‘Ben burada şu icraatı yapacağım. Bana bir çadır kurar mısınız’ derdi. Kızılay da kurardı. İşin esası budur. Bir afete hizmet ediyor çünkü oradaki afetzede, enkazın altında daha çıkmamış, bağırtıları geliyor. Sen neyi satıyorsun? Neyiyle uğraşıyorsun? Düğme baştan yanlış iliklenmiş.” diye yanıt verdi.
“KIZILAY ASLİ GÖREVLERİNDEN SIYRILDI, HOLDİNG İDARE ETMEYE BAŞLADI”
Kızılay’ın 12 tane şirketi olduğunu da belirten Akar, “Bu şirketlerin 12 tane yönetim kurulu var. Anonim şirketi olduğu için yönetim kurulları var. Yönetim kurulları başkanı, otomatik olarak genel başkan, bunların hepsinin yönetim kurulu başkanlığını yapıyor. Yani siz o zaman işi gücü bıraktınız, Kızılay asli görevlerinden sıyrıldı, holding idare etmeye başladı. Holding idare etmek de kolay bir iş değildir. Yani bunun için mesai vardır. Demek ki siz mesainizi Kızılay’ın işlerini organize etmek, afet müdahalelerini daha evvelden planlamak, Türkiye Afet Müdahale programında kendisine düşen rolleri iyice ezberlemek, yerine getirmek için gereken tedbirleri almak yerine holdinginizin yarın öbür gün borsaya vereceksiniz ve kar edip etmediğiyle alakalı konuları ekranlardan izleyeceksiniz. Bunlar yanlış şeylerdir. Kızılay’ın holding olması filanı da asla kabul etmiyorum. Halkımız da bunu kabul etmiyor ve etmeyecek, göreceksiniz. Bunları kapatmak zorunda kalacaklar.” dedi.
“KIZILAY’IN 550 ŞUBESİNİ KAPATTILAR”
Mevcut Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık’ın tepki çeken bazı açıklamalarıyla ilgili de Akar, şu değerlendirmeyi yaptı:”Yani tabii ben şahısları asla şey yapmam. Yani şahıslar öyle davranır, böyle davranır. Kerem Kınık’la bir yıl, genel başkan yardımcım olarak beraber çalıştık. Çok memnun olduğum söylenemez bu çalışmalardan, ama netice itibarıyla beraber ekmek yedik, su içtik, selamlaştık, hal hatır ettik filan falan. Şahsıyla alakalı herhangi bir isnatta bulunmak istemem ama Kızılay Genel Başkanı’nın bu konulara vaziyet etmesi lazım. Bunlara vaziyet etmesi lazım. Kızılay Genel Başkanı daha başka ne yapar? Gidip kendi eliyle çadır kuracak hali, battaniye taşıyacak hali yok. Bunu yapan gönüllülerdir. Bunların yaptığı en büyük hatalardan biri de şirket kurmuş oldukları kadar, şirketin Kızılay’a getirmiş olduğu zararlar kadar kapatmış olduğu şubelerin de etkisi var. Bunlar iş başına geçtikten sonra Türk Kızılay’ıNın 600- 700 kadar şubesi vardı. Bunların 550 tanesini kapattılar. Hiçbir gerekçesi yok.
“VALİDEN 2 KAT FAZLA MAAŞ ALAN BÜROKRATLAR VAR KIZILAY’DA”
Sadece kendileri gibi düşünmedikleri için, istedikleri gibi yönetemedikleri için yerine kalifiye olmayan insanlar getirildi. Çok yüksek ücretlerle getirildi, takip ediyoruz onu. Yani bugün Türkiye’de bir valinin aldığı maaşın iki katını, daha fazlasını alan bürokratlar var Kızılay’da. Bu son derece yanlış. Yani belki biraz hoş karşılayabiliriz ama bu insanlar çok güzel işler yapsa, çok güzel işleri bilse, Kızılaycılığı, gönüllülüğü, afeti bilen insanlar olsa hiçbir şekilde itirazımız olmayabilir ama şunu söyleyeyim ki, bu insanlar da vasıfsız insanlar ki Kızılay böyle yanlış işler yapıyor.”
“UMARIM BU İŞİ BIRAKIR, DAHA AHLİNE VERİRLER”
Eleştirilerini dile getirmek üzere Kerem Kınık’ı veya Kızılay’da yetkili birini arayıp aramadığı sorusu üzerine de Akar, şunları söyledi:”Fırsatım olmadı. Saten onlar benim bu fikirlerimi de biliyorlar. Yani benim ve kamuoyunun fikirlerini biliyorlar. Zaten kamuoyunda yeteri kadar tartışıldı. Maalesef başka bir imaj oluştu. Bu imaj çerçevesinde onlar da umarım bu gidişatın yanlış olduğunu görürler. Bu işi bırakırlar. Daha ehline devrederler. Türkiye’de bu işleri yapacak, bu işleri görecek, Kızılay’ı eski miğferine oturtacak çok aslan oğlu aslanlar var. Onlara bırakırlar. Kızılay bir sivil toplum örgütü, gönüllülüğe dayalı bir hizmet. Kızılay’ın 7 prensibinin en önemlilerinden biri gönüllülüktür. Bunu ortadan kaldırdığınız zaman zaten Kızılay prensiplerinin dışına çıkmış oluyorsunuz. Dolayısıyla yanlış yapmış oluyorsunuz.”
About Post Author
Gündem
Kadın garsonun yüzüne tabakla vurdu

Londra’daki Nando’s restoranında meydana gelen bir olay, sosyal medyada geniş yankı uyandırdı. Bir ailenin akşam yemeği için gittiği restoranda, erkek bir müşteri garsona tabakla vurdu. O anlar, restoranın güvenlik kameralarına yansıdı ve olay, hızla sosyal medyada viral oldu.
GARSON ZAHRA’YA SALDIRI GERÇEKLEŞTİ
Olay, Londra’nın Stratford semtinde bulunan Nando’s restoranında yaşandı. CCTV görüntülerinde, garson Zahra’nın masaya sipariş getirdiği sırada, erkek müşterinin tabakla ona vurduğu görülüyor. Saldırıya uğrayan garsonun bağırarak uzaklaştığı ve ailenin hiçbir şey olmamış gibi restorandan ayrıldığı dikkat çekiyor.
ZAHRA, POLİSİN YAKLAŞIMINDAN DUYDUĞU HAYAL KIRIKLIĞINI PAYLAŞTI
Olay sonrası TikTok’ta bir video paylaşan Zahra, özellikle Met Polisi’nin olayın başındaki yaklaşımından duyduğu hayal kırıklığını dile getirdi. İlk başta, polis soruşturmayı gerektiği gibi ele almadı ve Zahra’yı hayal kırıklığına uğrattı. Ancak, olayın sosyal medyada büyük ses getirmesi ve kamuoyundan gelen tepkiler sonrasında, polis soruşturmayı yeniden başlattı.
POLİS, ŞÜPHELİYİ TUTUKLADI
Met Polisi, Mart 2024’te gerçekleşen saldırıyla ilgili olarak 32 yaşındaki bir şüpheliyi 30 Ocak Perşembe günü tutukladı. Şüpheli, sorgusunun ardından kefaletle serbest bırakıldı ve Mart ayı ortasında tekrar ifadeye çağrılacak.
ZAHRA’DAN TOPLUMSAL FARKINDALIK ÇAĞRISI
Zahra, sosyal medyada kendisine gösterilen yoğun desteğe teşekkür ederken, kadınlara, genç kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet olaylarının artmasına dikkat çekmek için yaşadıklarını paylaşmanın önemli olduğunu vurguladı. Benzer olayların yaşanmaması için toplumsal farkındalığın artırılması gerektiğini belirtti.
MET POLİSİ’NDEN İHBAR ÇAĞRISI
Met Polisi, olayla ilgili bilgisi olan kişilerin 101 numaralı telefonu aramalarını veya @MetCC sosyal medya hesabı üzerinden CAD 1872/21Aug referans numarasıyla ihbarda bulunmalarını istedi. Soruşturma devam ediyor.
About Post Author
Gündem
Son Dakika! Ekrem İmamoğlu’na yeni soruşturma
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun düzenlediği “Heybedeki Turp” konulu basın toplantısının ardından başlatılan soruşturma, kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Özellikle siyasi çevreler ve vatandaşlar arasında tartışmalara neden olan bu gelişme, geniş çaplı değerlendirmeleri beraberinde getirdi.

“HEYBEDEKİ TURP” TOPLANTISINDAN SONRA BAŞLATILAN SORUŞTURMA
İmamoğlu’nun gerçekleştirdiği basın toplantısında, belediyenin geleceğe yönelik projeleri ve stratejileri hakkında detaylı bilgiler verildi. Özellikle bilirkişi atamalarıyla ilgili açıklamalar dikkat çekerken, toplantının hemen ardından hakkında soruşturma açıldığı duyuruldu. Soruşturmanın gerekçesi henüz tam olarak açıklanmasa da bazı çevreler bu durumu politik rekabetin bir yansıması olarak değerlendiriyor.
SORUŞTURMANIN SEBEPLERİ VE HUKUKİ BEKLENTİLER
İmamoğlu’nun toplantıda ele aldığı konular arasında kentsel dönüşüm projeleri ve sosyal yardım programları öne çıkıyordu. Ancak bilirkişi atamalarına dair ifadeler, soruşturmanın temelini oluşturmuş gibi görünüyor. Hukukçular, soruşturmanın detaylarının netleşmesiyle birlikte kamuoyunun konuyu daha yakından takip edeceğini ifade ediyor. Uzmanlar, bu tür süreçlerin genellikle hukuki ya da siyasi sebeplerle gündeme geldiğini belirtiyor.
KAMUOYU VE SİYASİ PARTİLERİN TEPKİLERİ
Soruşturma haberinin duyulmasının ardından muhalefet partilerinden sert eleştiriler geldi. Bazı siyasi liderler, bu sürecin siyasi bir motivasyonla başlatıldığını ve belediye çalışmalarını aksatmayı hedeflediğini ileri sürdü. İmamoğlu’nun destekçileri ise bu iddiaların asılsız olduğunu ve başkanın görevine odaklanmayı sürdürdüğünü dile getirdi.
EKREM İMAMOĞLU’NUN YANITI VE GELECEK PLANLARI
Henüz soruşturma hakkında resmi bir açıklama yapmayan Ekrem İmamoğlu’nun, belediye projelerine ara vermeden devam edeceği ifade ediliyor. Belediye kaynaklarına göre, İmamoğlu sürecin İstanbul’un hizmetlerini olumsuz etkilemesine izin vermeyecek ve çalışmalarını kesintisiz sürdürecek.
HUKUK UZMANLARININ GÖRÜŞLERİ
Hukuk uzmanları, soruşturma süreçlerinin şeffaflık ilkesine uygun yürütülmesi gerektiğini vurguluyor. Ayrıca, siyasi figürlere yönelik soruşturmaların toplumdaki kutuplaşmayı artırabileceğine ve diyalog ortamını olumsuz etkileyebileceğine dikkat çekiyorlar.
İSTANBUL’UN GELECEĞİ İÇİN BEKLENTİLER
Ekrem İmamoğlu’nun başkanlık döneminde yürüttüğü projeler ve sunduğu hizmetler, kamuoyunda büyük bir ilgiyle takip ediliyor. Vatandaşlar, bu soruşturmaya rağmen belediyenin şehir için önemli projeleri hayata geçireceğine inanıyor. Siyasi çevreler ise bu sürecin İstanbul’un geleceğine nasıl etki edeceğini merakla izliyor.
About Post Author
Gündem
Yüksel Güran ve Salim Güran arasında ilişki var mı? Gerekçeli kararda net olarak açıklandı
Diyarbakır’da 8 yaşındaki Narin Güran’ın öldürülmesine ilişkin davada, 4 sanığa verilen 3 ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının gerekçeli kararı açıklandı. 950 sayfalık kararda, Narin’in nerede öldürüldüğü kesinleşirken, Yüksel Güran ile amcası Salim Güran arasındaki ilişkiye dair iddiaların gerçeği yansıtmadığı belirtildi.

NARİN’İN ÖLÜM YERİ NETLEŞTİ
- Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hazırlanan gerekçeli kararda, Narin Güran’ın Kur’an kursundan çıktıktan sonra evine geldiği ve ev bölgesinde öldürüldüğü ifade edildi. Mahkeme, Dara-2 askeri üssüne ait kamera görüntüleri ve HTS kayıtlarını değerlendirerek, sanıkların cinayetten sonra baba Arif Güran’ın evinde bulunduklarını tespit etti.
CİNAYET ORGANİZE BİR ŞEKİLDE GİZLENDİ
Kararda, Narin’in cesedinin bulunmasından bir gün önce aile üyelerinin toplantı yaptığı ve cinayetin organize bir şekilde gizlendiği vurgulandı. Mahkeme, sanıkların cezalarını ayrıntılı bir şekilde gerekçelendirirken, Narin’in anne Yüksel Güran, amca Salim Güran ve ağabey Enes Güran’ın bilgisi dahilinde öldürüldüğünü kaydetti.
YÜKSEL GÜRAN İLE SALİM GÜRAN ARASINDA İLİŞKİ İDDİALARI GERÇEĞİ YANSITMIYOR
Gerekçeli kararda, Yüksel Güran ile amcası Salim Güran arasında ilişki yaşandığı yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığı açıklandı. Mahkeme, bu iddiaların delillendirilemediğini ve gerçeğe aykırı olduğunu belirtti.
NARİN’İN KATİLİ HENÜZ BULUNAMADI
950 sayfalık gerekçeli kararda, Narin’in kim tarafından ve neden öldürüldüğüne dair sorular yanıtsız kaldı. Mahkeme, sanıklara verilen cezaları detaylandırırken, cinayetin aydınlatılması için soruşturmanın devam ettiğini ifade etti.