/home/u735001514/domains/tersbakis.com/public_html/wp-content/themes/zox-news/parts/post-single.php on line 153
">
Warning: Undefined array key 0 in /home/u735001514/domains/tersbakis.com/public_html/wp-content/themes/zox-news/parts/post-single.php on line 153
Warning: Attempt to read property "cat_name" on null in /home/u735001514/domains/tersbakis.com/public_html/wp-content/themes/zox-news/parts/post-single.php on line 153
Sonbaharda Salgın Çok Daha Kötü Olacak!
Prof. Dr. Bengi Başer, corona virüsü ile mücadeleye ilişkin kritik bilgiler verdi. Başer, testlerin vatandaştan çok ayrıcalıklı gruplara yapıldığına kendilerinin de şahit olduğuna dikkat çekti. Salgının sonbaharda çok çılgın bir şekilde artış göstereceğine de işaret eden Başer, okulların 21 Eylül’de açılması ile ilgili de önemli değerlendirmelerde bulundu. İşte Başer’den çarpıcı açıklamalar…

Birçok ülkede kontrol altına alınan koronavirüs vakaları yeniden artışa geçti. Bu ülkeler arasında Türkiye de var. Peki bu artışın nedeni rehavet mi? Virüs mutasyona uğradı mı? Testler vatandaşlara değil ayrıcalıklı gruplara mı yapılıyor? Okullar açılmalı mı? 65 yaş üstü vatandaşlara kısıtlamalar gerekli mi? Aşı çalışmaları ne durumda?
İşte tüm bu soruların yanıtını özel bir hastanenin Kardiyoloji Bölümünden Prof. Dr. Bengi Başer verdi.
“SİYASİLERİN AÇIKLAMALARI İKİLEM YARATTI”
Tüm dünyanın yaz başına güzel vaka sayılarıyla girdiğine dikkat çeken Başer, artışın nedenini şöyle açıkladı:
“Aşırı özgürlüklerden yoksun bırakmak galiba insan doğasına biraz aykırı. Bir bıkkınlık oldu. Siyasi liderlerin de etkisi büyük. Mesela Amerika, İngiltere, Brezilya gibi ülkelerde de gördük. Biz bu işi hallediyoruz bitebilir, yaz zamanı bitebilir ya da bunun bir süreci var bu virüs belki de kendiliğinden silinecek gibi ifadeler insanlarda rahatlığa yol açtı.
Bütün bunlar insanlarda ikilem yarattı, hatta garip komplo teorileri bile üretildi. Bir diğer rehavet sebebi ise açılımlar oldu. ‘Yeni normal’ dendi ama insanoğlu konfor ve sosyalliğinden ödün vermemek adına çok fazla gevşedi. Ve bir anda dizginlerinden boşanırcasına insanlar kendini dışarı attı, ne mesafe ne maske umursamadılar”.
“DÜNYA GENELİNDE ÖLÜMLER AZALDI”
Corona virüsünün mutasyona uğrayıp uğramadığına ilişkin açıklamalarda bulunan Başer, bu konuda dünya genelindeki fikirlerin çok çeşitli olduğunu vurguladı.
“Virüs mutasyona uğradı” diyenin de “uğramadı” diyenin de olduğuna işaret eden Başer, konuya ilişkin şunları söyledi:
“Ölüm oranlarının düştüğünü söyleyen bazı bilim insanları bunun sebebinin virüsün mutasyona uğraması olduğunu belirtiyor. Bazı bilim çevreleri ise ölüm oranlarının düşmesinde riskli grupların ilk ölümlerle birlikte azaldığını savunuyor.
Türk Tabipler Birliği’nin açıklaması ise ölüm oranlarının arttığı yönünde. Tabi bu sonucun çıkmasında, test sayıları, sadece pozitif vakaları baz alıyor olmamız, asemptomatik vakaları atlıyor oluşumuz etkili olabilir, bu oranları bozuyor olabilir. Dünya genelinde ölümlerin azaldığı bir gerçek, bunda belki erken tanı ve tedavi başarısı gibi unsurlar da var” diye konuştu.
“TESTLER AYRICALIKLI GRUPLARA YAPILIYOR”
Testlerin halktan ziyade siyasiler, siyasilerin organizasyonlarına katılacak kişiler ve futbolcular gibi belirlenen bazı ayrıcalıklı gruplara yapıldığına ilişkin iddialarla ilgili değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Başer, şunları söyledi:
“Bunlar ne yazık ki doğru. Bizler de şahit oluyoruz. Keşke olmasa. Bizim istediğimiz şudur; toplumdan da alınacak testlerin yanında en önemlisi bulaştırıcı olma ihtimali yüksek olan kesimlere düzenli test yapılması.
Mesela biz sağlık çalışanları, toplu taşıma sürücüleri, bankacılar, market çalışanları gibi sürekli insanlarla iletişim halinde olan kesimler. Mesela turizm de bunun içine dahil edilebilir. Ki ne kadar test yapıldı otellerde çalışanlara bilmiyoruz.
Biraz daha şeffaflığa ihtiyaç var. Tekrar edilen testlerin sayısı pek bir anlam ifade etmiyor. Yapılan test sayısından ziyade test yapılan kişi sayısı ve test yapılan grupların açıklanması önemli. Testlerin son dönemde artışı güzel bir şey, ama bu artışın daha dengeli ve dediğim kesimlere yoğunlukla yapılması bizi daha nitelikli test yapan bir ülke haline getirecektir.”
“VAKA SAYILARI ARASINDA ÇELİŞKİLER VAR”
Vaka sayıları ile ilgili Sağlık Müdürlüklerinden farklı, valiliklerden farklı, Türk Tabipler Birliği’nden farklı rakamlar geldiğini anlatan Başer, “Mesela Ankara’da sadece günlük binlerin üzerine çıkan vaka sayılarından bahsediliyor. Hastaneler dolu deniyor. Güneydoğuda, Konya’da meslektaşlarımız var, onlardan da bilgi geliyor. Ama resmi açıklama olarak da Sağlık Bakanlığını baz almak zorundayız.
Tabi tüm bunları birleştirdiğimizde bir çelişki çıkıyor ortaya. Bilmiyorum bu nasıl çözümlenecek. Belki şehir şehir veriler ortaya konabilir. Hatta keşke hastane hastane verileri ortaya koysak şeffaf bir biçimde, bir çok ülkenin yaptığı gibi” ifadelerinde bulundu.
“21 EYLÜL OKULLAR İÇİN ERKEN BİR TARİH”
Okulların açılmasının çok önemli olduğunu vurgulayan Başer, seyreltilmiş kademeli bir eğitim planlaması yapılması gerektiğini söyledi. Ancak var olan şartlarda 21 Eylül’ün erken bir tarih olduğuna dikkat çekti. Başer, şunları kaydetti:
“Bizde kaç derslik var? Kaç devlet okulu kaç özel okul var? Hangi şartlar ayarlanabilir? Hangi sınıfa kaç çocuk alınabilir? Aslında bu veri tabanı oluşturularak analizlere göre hareket edilebilirdi. Özel okullar bir takım konularda öncülük yapabilirdi. Kardeş okullar seçilebilirdi.
Malum devletin ayırdığı pay çok yüksek değil milli eğitime. Onun için bu okullarda yapılabilecek şeyler çok sınırlı. En merkezi yerlerde bile hijyenden yoksun pek çok devlet okulu görebiliyorsunuz. Tuvaletlerin bu anlamda bulaşıcı olduğu biliniyor ama bu anlamada neler yapıldı bilmiyoruz.
İyi bir planlama için önümüzde kocaman bir yaz vardı. Ama bu ne kadar yapıldı bilmiyoruz. Şimdi çok hızlı bir şekilde bir şeyleri idare etmeye çalışıyoruz ama 21 Eylül’ün erken bir tarih olduğunu düşünüyorum.
Eğer açılacaksa belli bir sistem oturtulmalı, sınıflar ve hasta sayılarına bakarak günlük ne oluyor analiz edilmeli. Günlük düzenli testler yapılmalı. Tüm bunlara rağmen okullarını açan İsrail, Avusturalya, ABD, Çin, Almanya, Güney Kore’de vakalar artınca tekrar okulları kapattılar, karantinalara başladılar. Biz korkulu rüya görmemek için en güzeli en baştan kontrollü gidelim. Testleri arttıracağımız bir süreci oluşturalım.”
“SALGIN SONBAHARDA ÇILGIN BİR ARTIŞ GÖSTERECEK”
Salgını seyri ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Başer, sonbaharı işaret etti,
“Görünen köy kılavuz istemez. Çok zeki olmamız da gerekmiyor. Gerek Dünya Sağlık Örgütü gerek epidemiyologlar, bilim insanları olarak bizler diyoruz ki, bu salgın sonbaharda çok çılgın bir artış gösterecek. Vaka sayıları daha da artacak.
Sebebi ise mevsimsel griplerin ifluenza başta olmak üzere artması, soğuk havalarla birlikte kapalı ortamlarda bulaş riskinin fazlalaşması. Dolayısıyla bütün bunları yaptıktan sonra doğru dürüst okulları açalım. Onun için ben bu sonbaharın bütün bunların yapılması için biraz erken olduğuna inananlardanım” dedi.
“SEÇİMLERDEKİ ÖRGÜTLENMELER GİBİ ÖRGÜTLENMELİ”
Başer, halen sokağa çıkmalarında kısıtlamalar bulunan 65 yaş ve üstü vatandaşların durumuna da dikkat çekti. Yaşlıların evde tutularak risklerden korunamayacağını anlatan Başer, şu ifadelerde bulundu:
“Çünkü en büyük etkileşimler ve kümelenmeler ev ortamlarında oluyor. Evde tutmak yerine belli saatleri ayırıp şu şu saatlerde banka market alışveriş merkezi ve saire bu gruba aittir diyebilirsiniz. Bakın batıda bir sürü ülke bunu yapıyor. Ya da muhtarlıklarla hatta gerekirse apartman yöneticilerine kadar birlikte çok güzel bir örgütlenme yapabilirsiniz.
Biliyorsunuz biz seçim zamanlarında çok güzel örgütleniyoruz, muhtarlarımızın hepsini kullanıyoruz. Bu zamanda da kullanalım biz onları. Güzelce mahallerimizi örgütleyelim. İnanın olur bu. Sadece 65 yaş üstünü eve kapatmak olmaz. Adil olmak gerek. Çoğu dar gelirli insanlar, emekli insanlar. Çoğu akşam pazarına gidiyor daha ucuza gıda alabilmek için.
Herkesin çoluğu çocuğu yok ki. Yalnız olanlar, yardım edeni olmayanlar da var. Bu şekilde sivil itaatsizliğe yöneltirsiniz insanları. Ki o grup herkesten daha çok dikkatli ve biz haksızlık yapıyoruz o gruba.”
“AŞIYA ÇOK BEL BAĞLAMAYIN”
Prof. Dr. Başer, tüm dünyada devam eden aşı çalışmaları ve siyasilerin bu konudaki konuşmalarıyla ilgili de dikkat çekici açıklamalar yaptı. Yeni bir dünya düzenine girildiğine işaret eden Başer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yeni bir dünya düzenine girdik. Çok prototip liderler var. ABD’de, Rusya’da, İngiltere’de görüyoruz. Mesela Trump seçimlerden önce aşıyı yetiştireceksiniz diyor, bilim insanları bunu eleştiriyor. Herşeyin bir planlaması, zamanı vardır ona göre çalışması yürütülür.
Rusya’ya baktığımızda bir anda aşıyı bulduk dediler sanki vahiy inmiş gibi ama açıklanmış tam bir bilimsel veri yok. Ben kızıma yaptırdım gibi bir bilimsellik olamaz. Dolayısıyla Rusya’nın amacı kendisi ön plana çıkartmak ilk silahı ben çekerim demektir.
Yeni dediğim yeni düzende nasıl ki bir nükleer silah, petrol sahibi olmak önemliyse aşı sahibi de olmak çok önemli görülüyor. O nedenle bir yarış var. ama bu öncelik değil insan hayatı söz konusu. Peki biz nasıl güveneceğiz? Bilimden şaşmamak lazım.
Bu anlamda da Almanya’nın, İngiltere’nin, ABD’nin çalıştığı aşılar son derece güven verici ve ön sonuçları iyi olan çalışmalar. Türkiye’de de Biyontech firmasının Pfizer ile birlikte yürüttüğü aşı çalışmalarına İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Faz 3 çalışması için ortak oldu.
CORONA AŞISI NE KADAR KORUR?
Dünya Sağlık Örgütü açıklamasında ‘Aşıya çok bel bağlamayın belki hiç olmayacak’ dedi. ‘Maske, mesafe ve hijyen uzun süre tek koruyucumuz olabilir’ dediler.
Bakın bugün yapılan influenza aşısı bile asla yüzde 100 korumaz ki, yüzde 70 korur. Corona virüsü aşısı için de yüzde kaç korur, ne kadar süreyle korur bunu net olarak bilmiyoruz. Faz 3 çalışmalarıyla birlikte ilerleyen süreçlerde netleşecek bu bilgiler.”
About Post Author

Warning: Undefined array key 0 in /home/u735001514/domains/tersbakis.com/public_html/wp-content/themes/zox-news/parts/post-single.php on line 493
Warning: Attempt to read property "cat_ID" on null in /home/u735001514/domains/tersbakis.com/public_html/wp-content/themes/zox-news/parts/post-single.php on line 493
Ekonomi
Emeklilik yaşı yükseliyor: Mezarda emeklilik dönemine hoş geldiniz

Türkiye’de emeklilik sistemine yönelik yapılan düzenlemeler, çalışanların gelecek planlarını derinden etkiliyor. Özellikle 2008 yılı sonrasında sigortalı olanlar için emeklilik yaşı kademeli olarak 65’e yükseliyor. SGK uzmanlarının açıklamalarına göre, 58-60 yaş aralığında emekli olmak artık oldukça zor. Peki, yeni emeklilik sisteminde neler değişti? İşte tüm detaylar…
2008 SONRASI SİGORTALILAR İÇİN EMEKLİLİK YAŞI 65’E ÇIKIYOR
Sosyal güvenlik reformları kapsamında yapılan değişiklikler, emeklilik sürecinde önemli bir dönüm noktası oluşturuyor. SGK Uzmanı İsa Karakaş’ın açıklamalarına göre, 1 Mayıs 2008 sonrasında sigortalı olanlar için emeklilik yaşı kademeli olarak 65’e yükseliyor. Bu durum, özellikle genç çalışanlar için erken emekliliği neredeyse imkânsız hale getiriyor.
SGK mevzuatına göre, 30 Nisan 2008’den önce sigortalı olanlar, kadınlar için 58, erkekler için 60 yaşında emekli olabiliyor. Ancak 1 Mayıs 2008 sonrasında sigortalı olanlar için bu yaş sınırı kademeli olarak artırılıyor. Yeni sistemde, emeklilik için gereken şartları sağlamak her geçen gün daha da zorlaşıyor.
ERKEN EMEKLİLİK ŞARTLARI ZORLAŞIYOR
SGK sisteminde emekli olabilmek için üç temel kriter bulunuyor:
- Yaş Şartı: 2008 öncesinde sigortalı olanlar için kadınlarda 58, erkeklerde 60 yaş sınırı korunurken, yeni düzenlemeyle 65 yaş zorunlu hale geliyor.
- Prim Gün Sayısı: SSK’lılar için 7.000, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı sigortalıları için ise 9.000 prim günü tamamlanması gerekiyor.
- Sigortalılık Süresi: Sigortalılık süresi de emeklilik hakkını belirleyen en önemli faktörlerden biri olarak karşımıza çıkıyor.
1 MAYIS 2008 SONRASI SİGORTALILAR İÇİN KRİTİK DÖNEM
Özellikle 2008 sonrasında sigortalı olan çalışanlar için emeklilik şartları büyük önem taşıyor. Yeni sistemde, sigorta başlangıcı bu tarihten sonra olan kişilerin, emeklilik yaşını 65’e çıkarmamak için prim gün sayılarını mümkün olduğunca erken tamamlamaları gerekiyor. Örneğin, 2015’te sigorta girişi yapılan bir kişi, 2035’e kadar prim gün şartını tamamlarsa 58 yaşında emekli olabilecek. Ancak prim ödemelerini 2048’e kadar uzatırsa, emeklilik yaşı 65’e çıkacak.
SSK, BAĞ-KUR VE EMEKLİ SANDIĞI ARASINDAKİ FARKLAR
- SSK’lılar İçin Avantajlı Durum: Prim gün şartı 7.000 olarak belirlenirken, nispeten daha erken emekli olabilme şansı sunuyor.
- Bağ-Kur ve Emekli Sandığı Daha Dezavantajlı: 9.000 prim günü zorunluluğu nedeniyle, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı sigortalıları daha uzun süre çalışmak zorunda kalıyor.
YENİ DÜZENLEMELER GÜNDEMDE
EYT (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) düzenlemesinin ardından kademeli emeklilikle ilgili yeni düzenleme beklentileri de artıyor. Uzmanlar, 2008 sonrası sigorta girişi olanlar için daha esnek bir emeklilik sistemi getirilmesi gerektiğini savunuyor. Ancak mevcut tabloya bakıldığında, 65 yaş emekliliği artık kaçınılmaz hale gelmiş durumda.
Emeklilik planlamasında yaşanan bu değişiklikler, çalışanlar için daha uzun çalışma hayatını zorunlu kılıyor. Gelecekte yeni düzenlemeler gündeme gelir mi bilinmez, ancak şu anki sistemde erken emeklilik giderek zorlaşıyor.
About Post Author
Ekonomi
Aile Destek Ödemeleri’nde flaş gelişme: Bakanlık duyurdu

Hazine ve Maliye Bakanlığı, dar gelirli ailelere yönelik sağlanan Aile Destek Programı hakkında kritik bir açıklama yaptı. 2023 ve 2024 yıllarında aylık 850 TL ile 1.250 TL arasında destek alan milyonlarca aile, 2025 yılında ödemelerin devam edip etmeyeceğini merak ediyor. İşte son gelişmeler ve resmi açıklamaların detayları…
AİLE DESTEK PROGRAMI NEDİR, NE ZAMAN BAŞLADI?
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından Haziran 2022’de hayata geçirilen program, geçici bir sosyal yardım projesi olarak tasarlandı. İki yıl boyunca belirlenen kriterleri karşılayan ihtiyaç sahibi ailelere düzenli nakdi destek sağlandı. 2024 Aralık ayına kadar devam eden program kapsamında, Türkiye genelinde milyonlarca hane ekonomik olarak desteklendi.
2025 YILINDA ÖDEMELER DURDURULDU MU?
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yaptığı resmi açıklamaya göre, Aile Destek Programı’nın süresi 2024 sonunda doldu. Programın başlangıç aşamasında “geçici” olarak duyurulduğu vurgulanırken, 2025 yılı itibarıyla ödemelerin otomatik olarak sonlandırıldığı belirtildi. Bakanlık yetkilileri, “Programın uzatılmasına yönelik herhangi bir talimat verilmedi. Süreli bir proje olduğu için sonlandırma kararı alındı” ifadelerini kullandı.
YARDIMLARIN KESİLMESİNE TEPKİLER SÜRÜYOR
Ödemelerin kesilmesi, özellikle düşük gelirli aileler arasında endişeye neden oldu. Sosyal medya platformlarında ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla yardımların yeniden başlatılması talepleri artarken, hükümet yetkililerinden şimdilik net bir yanıt gelmedi. Vatandaşlar, alternatif destek mekanizmalarının devreye alınıp alınmayacağını araştırıyor.
HÜKÜMETTEN NET AÇIKLAMA: ‘YANLIŞ BİLGİLERE İTİBAR ETMEYİN’
Bakanlık, basında yer alan “programın gizlice sonlandırıldığı” iddialarına yanıt verdi. Yapılan yazılı açıklamada, “Aile Destek Programı, başlangıçta belirtildiği üzere süreli bir projeydi. Bakanlık tarafından herhangi bir ek karar alınmamıştır. Süre dolduğu için sistem otomatik olarak sonlandı. Haberlerdeki spekülatif bilgiler gerçeği yansıtmamaktadır” denildi.
2025’TE YENİ DESTEK PAKETLERİ GELECEK Mİ?
Dar gelirli ailelerin gündeminde, “Yardımların yerini alacak yeni projeler olacak mı?” sorusu yer alıyor. Hükümet yetkilileri, sosyal yardımlara yönelik farklı programların değerlendirildiğini ancak şu an için somut bir adım olmadığını dile getiriyor. Konuyla ilgili gelişmelerin, önümüzdeki aylarda yapılacak bütçe görüşmelerinde netleşmesi bekleniyor.
SONUÇ: AİLE DESTEK PROGRAMI TARİHE KARIŞTI
2022’de başlayan ve iki yıl boyunca yüz binlerce ailenin hayatına dokunan program, 2025 itibarıyla resmen sona erdi. Vatandaşların, muhtemel yeni destekler için Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları ile İŞKUR üzerinden açıklamaları takip etmesi öneriliyor.
About Post Author
Ekonomi
EYT mağdurlarına özel Kademeli Emeklilik formülü

Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) düzenlemesinin ardından kademeli emeklilik konusu gündemde kalmaya devam ediyor. Emekli maaşlarına yapılan zamların ardından birçok vatandaş, kademeli emeklilikle ilgili gelişmeleri yakından takip ediyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın açıklamaları ve TBMM’de ele alınan yasa teklifleri, bu konuda beklentileri artırdı. Peki, kademeli emeklilik düzenlemesi 2025 yılında yürürlüğe girecek mi? İşte son gelişmeler…
KADEMELİ EMEKLİLİK DÜZENLEMESİ GELİYOR MU?
Kademeli emeklilik sistemi, sigortalı çalışanların belirli bir yaşa ve prim gününe ulaştıklarında kısmi emeklilik hakkı kazanmasını sağlayan bir düzenleme olarak biliniyor. Ancak bu sistemin nasıl işleyeceği, sigortalılık başlangıç tarihine ve sigorta türüne bağlı olarak değişiklik gösteriyor.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda gündeme gelen yasa teklifleri sonrasında, EYT kapsamına giremeyen vatandaşlar için kademeli emeklilik beklentisi artmış durumda. Özellikle, prim gün sayısını doldurmasına rağmen yaş şartı nedeniyle emekli olamayan sigortalılar, yeni bir düzenleme yapılmasını talep ediyor.
HÜKÜMETİN KADEMELİ EMEKLİLİK KONUSUNDAKİ TUTUMU
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, konuya ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Emeklilik sisteminde şu an için bir değişiklik planlamıyoruz. Emekli olabilmek için gereken prim ve yıl şartları devam edecek.”
Bu açıklama, kademeli emeklilik düzenlemesi bekleyen vatandaşlar için hükümetin net tutumunu ortaya koyuyor. Ancak bazı uzmanlar, ilerleyen yıllarda bu konuda bir düzenleme yapılabileceğini öngörüyor.
UZMANLAR NE DİYOR?
Sosyal Güvenlik Baş Uzmanı İsa Karakaş, yaptığı değerlendirmede kademeli emekliliğin kaçınılmaz olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Kademeli emeklilik düzenlemesi eninde sonunda yapılacaktır. Çünkü sosyal güvenlik sisteminde büyük bir dengesizlik oluştu. EYT ile bazı vatandaşlar 17-24 yıl gibi kısa sürelerde emekli olurken, diğerleri çok daha uzun süre beklemek zorunda kaldı. Bu sistemin daha adil hale getirilmesi gerekiyor. Benim tahminim, 2027 yılına kadar bu konuda bir düzenleme geleceği yönünde.”
BAKAN IŞIKHAN’DAN SON AÇIKLAMALAR
Bakan Vedat Işıkhan, 13 Ocak’ta katıldığı bir canlı yayında kademeli emeklilik konusuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu:
“Burada asla bir mağduriyet söz konusu değildir. Biz mevcut aktüeryal dengeyi koruyarak emeklilerimize aylıkları düzenli bir şekilde ödeyebilmek ve sağlık hizmetlerini sürdürülebilir hale getirebilmek için çalışıyoruz.”
Bu açıklamalar, hükümetin önceliğinin mevcut emeklilik sistemini korumak olduğunu ve kademeli emeklilik konusunda yakın vadede bir düzenleme yapılmayabileceğini gösteriyor.
KADEMELİ EMEKLİLİK BEKLENTİLERİ DEVAM EDİYOR
Her ne kadar hükümet yetkilileri şu an için bir değişiklik öngörmese de, EYT kapsamına giremeyen ve yaş bekleyen sigortalılar için kademeli emeklilik talebi gündemdeki yerini koruyor. Önümüzdeki süreçte TBMM’de verilecek yeni yasa teklifleri ve sosyal güvenlik alanında yapılacak olası düzenlemeler, bu konunun nasıl şekilleneceğini belirleyecek.
Vatandaşlar ise 2025 yılı ve sonrasında kademeli emekliliğe dair yeni gelişmeleri yakından takip etmeye devam edecek.
Warning: Undefined variable $user_ID in /home/u735001514/domains/tersbakis.com/public_html/wp-content/themes/zox-news/comments.php on line 49
You must be logged in to post a comment Login